Sosyal medya da üyesi olduğum gruplarda, genel de zoom üzerinden yapılan seminer, konferans, özel dersler gibi faaliyetlere katılıyorum. Zaman zamanda tartışıyoruz, fikir teatisinde bulunuyoruz. Güzel de oluyor. Bazı gruplar Whatsapp üzerinden link atıyor ve fakat gerek grup içinde gerekse yayın esnasında farklı görüşlere yer vermiyor ya da yorumlara kapalı bir sunum yapılıyor.
İşte bu kapalı devre bilgi paylaşımı yapan hangi grup, siyasi parti, dernek vakıf kim olursa gruplarından çıkıyor takibi bırakıyorum. Sürekli bilgi paylaşımı yaptığım gruplarda ise çatır çatır kavga da etsek takibe devam ediyorum. Sağ olsunlar onlar da beni gruplardan atıp engellemiyorlar. Öyle tartışılmadan, olgunlaşmayan bilgi bilgi değildir, dayatmadır. Oldum olası böyle diktatörce yaklaşımlardan hiç hazzetmedim, kabul de etmiyorum. Varsa bir bildiğin, bilgini paylaşırsın, dinleyenler ister kabul eder ister etmez. Onun da karşı bilgisini paylaşmasına tahammül edersin ki diğer dinleyiciler de kendi karar versin.
Bu gruplardan bir kardeşimiz yaklaşık üç aydır Avrupa seyahatindeydi. Bu süreçte zaman zaman da bilgilerini bizlerle paylaştı. Avrupa kentlerinin doğal güzelliklerinin yanı sıra kültürel ve insani anlayışlarıyla ilgili bizlere doyurucu bilgiler aktardı, iyi de etti. Sadece bilgi değil fotoğraflar da paylaşarak bize düşünüp analiz etme fırsatı sundu. Kendisine buradan bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.
Asıl sizlerle paylaşmak istediğim ise, demokrasinin beşiği Avrupa medeniyetleriyle bizdeki demokrasi anlayışındaki çelişkiler. Bu anlamda grupta da ters düştüğümüz arkadaşlar var zaten. Sıkıntı demokrasi kurallarının nasıl yazıldığı, kabul gören toplumlarda nasıl uygulandığında. Ya da demokrasiyi icat edenlerin kendi toplumlarında insani, ahlaki değerleri kurumsallaştırıp insanca bir yaşam tesis ederken başka ülkelere ihraç ettikleri demokrasi nasıl oluyor da bütün insani ve ahlaki değerleri yerle bir ettiriyor?
Öncelikle şunu vurgulamakta fayda var. Ahlaki değerleri olmayan veya yok olmaya yüz tutmuş hangi toplum olursa olsun, oraya hangi sistem getirilirse getirilsin hiçbir faydası olmayacağı gibi zararlı olmasının da olasılığı oldukça fazla. Tıpkı demokraside olduğu gibi. Eh bir de icat edenler farklı formatta ihraç etti mi faydasını görmek neredeyse imkânsız. Bunun tarihsel örneklerini çok gördük.
Bütün rejimlerde olduğu gibi demokraside kurallar sistemidir. Kurallara uyulduğu sürece de faydası görülür. Arkadaşın anlattıklarından da bu anlaşılıyor zaten. Muhteşem bir nizam ve disiplin içinde her bir vatandaş kurallara uyuyor, uyduğu için de yolları ter temiz, havası tertemiz, işleri temiz, herkes mesaisine özen gösteriyor, herkes bir birine saygılı, trafik tıkır tıkır işliyor vatandaşları huzur içinde yaşıyor. Polisin kuralları uygulamada, rüşvet, avanta gibi gayri ahlaki yollara başvurmadığı, ceza neyse uyguladığını anlattı. Bunu bildikleri için vatandaşların da teklif dahi etmediklerini yazdı. Uzun uzun anlattı da biz içimizdeki yara kısımlarını burada zikretmiş olalım.
Anlatılanlardan görüntü bu ki bu bilgileri veren arkadaşın doğruluğuna, dürüstlüğüne kefilim. Tabi olumsuz yönlerini de anlattı. Özellikle temizlik ve tuvalet konusunda hassasiyetlerini de dile getirdi. Tabi bizdeki temizlik hassasiyeti inancımızdan kaynaklanıyor. Da, asıl adamlarda beyin, fikir, düşünce temiz olunca diğer kısımlar göze batmıyor. O da onların inanç kültürü, yapacak bir şey yok.
Onlar da demokrasi böyle de bize empoze ettikleri hiç de kendi demokrasileriyle bağdaşmıyor. Bizde karşıdakinin haklarından ziyade bireyin özgürlükleri ön plana çıkarılıyor. Avrupa bir yandan teröre destek verip teröristleri kollayıp gözetirken bizi de birliklerine almamak için o kriterdi bu kriterdi oyalayıp duruyor. Türkiye’nin elindeki tek koz NATO. Aldıkları kararlara harfiyen uyarak asker göndermediği yer yok ama Ukrayna savaşının verdiği korkuyla teröre destek veren Finlandiya ve İsveç’i NATO’ya almak için bize ayak oyunları yapıyorlar. Yani kendileri için uyguladıkları demokraside bize karşı körler.
Bu işin uluslararası boyutu, bir de bize layık gördükleri demokrasi var ki evlere şenlik. Zaten Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplum olmamıza karşın Kur’an’ın demokrasilerinden daha insani tekliflerinden bihaber yaşayan veya içimizde kurdurdukları tarikatlar eliyle sahte cennetle kandırılan toplumsal alt yapımıza demokrasiyi adeta dinamit gibi yerleştiriyorlar. AİHM’de aleyhimize onca kararlar veriyorlar, vekillerini terörist duruşmalarına gönderiyorlar ama bizim Bakanımızı ve diğer yetkililerimizi işlerine gelmeyince her türlü zorlukları çıkarıp ülkelerine almak istemiyorlar.
Dedik ya bizde demokrasi bireylerin özgürlüğü olup alt yapıda müsait olunca artık bizde her yol mubah oluyor. Bir günde 4-5 kadın cinayeti oluyor katiller iyi hal indiriminden yararlanıp demokratik özgürlüklerine anında kavuşuyor. Artık dolandırıcılığın haddi hesabı bile tutulamıyor ama adamlar demokratik haklarından yararlanıp rahat rahat işlerine kaldıkları yerden devam ediyor. Avrupa demokrasilerinde çoğunluğun kurallara uyması esas iken bizde çoğunluğun dayatmaları demokrasi oluyor. Yani gücü eline geçiren demokratik haklarını kullanıp alttakini ezme yetkisini elde ediyor.
Böylesi demokrasilerde ahlaki değerleri yükseltip insani yaşam alanları tesis etmek yerine herkes kendisine insanca yaşayacağını zannettiği imkanları elde etmek için güçlü olma savaşına girişiyor. Her şeyi demokrasi kılıfına uydurduğunuz sürece kimse gücünüzün kaynağını sormuyor, sorgulamıyor. Eh güç eline geçtikten sonra adam yerine konulup bir de itibar görüyorsunuz. Bir şey daha söyleyeyim mi? Bu haklardan en çok yararlananlar sağcılar, solcular ve hak yolcular olduğunu iddia eden kişiler. Demokrasinin en çok prim yapan kripto paraları bunlar. İktidarlarsa muhalefeti suçlar prim yapar, muhalefetteyseler iktidarı suçlayıp prim yaparlar. Bir birlerinin çalıp çırptığına da ses çıkarmazlar.
Devran böyle dönüp gider bizde demokrasi gelecek dertler bitecek diye avunup dururuz. Hani biz de bir söz var ya, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak. Elimizde cennet gibi vatan, raflarımızı süsleyen Kur’an’ın kıymetini bilmezsek elin oğlunun demokrasisiyle, teknolojisiyle leylek gibi ömrümüzü lak lakla geçiririz. Haydi bana eyvallah.
Kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…..