Fırtına da düşse bile kalkar, hiç bir şey olmamış gibi yoluna devam eder kadın!
Sahip olduklarının kıymetini bilir, özenle sahip çıkar kadın!
Sevdiklerine gelebilecek zararlara kalkan olur kadın!
Bütün bunlara rağmen kadın hep arka planda kalır. Maalesef eskiden beri ailelerin çocuk yetiştirme tarzı cinsiyet ayırımıyla olduğu için bu durum bir türlü değişmiyor. Aslan oğlum, erkek adamsin sen yaparsın, vurursun, kırarsın...Sen kızsın ayıp ,kızlara yakışmaz, elalem ne der? Diye, diye bizi bu hale getirdiler .Bu şekilde büyüyen çocuk evlenince eşine aileden ve çevreden gördüğü gibi muamele ediyor. Öyle ki erkek eşinin sahibi, istediği herşeyi yapabilir. Kadının ailesi tarafından da tabiri caizse eti senin kemiği benim durumu söz konusu oluyor. Gelinlikle girdiğin evden kefenle çıkarsın deniyor. Bunu bilen erkek de eğer vicdan, merhamet ve adil düşünme yetisine sahip değilse, aile kızını eşya gibi bana devretti ne istersem yaparım zihniyetine bürünüyor. Eğer kadının ailesi dimdik arkasında olursa erkek asla o kadına baskı uygulayamıyor, denese bile başarısız oluyor.
Hep isyan ederiz bu düzene fakat değiştirmek için hiçbir şey yapamayız. Yaşadığımız ortamda tamamen erkek egemen düzen hakim bu yüzden tek başına mücadele etmemiz mümkün değil. Sen istediğin kadar bilinçli ol, diplomalı ol kadınsın ya bunun hiç bir önemi yok. En başta aileler kadına ikinci sınıf insan muamelesi yapıyor. Bu zihniyet gölgesinde yetişince de haliyle kadının huzurlu bir geleceği olmuyor. Kadın sadece üreme ve bilumum ihtiyaçlar için kullanılan varlık. Annelerimiz bile yanlış yaptığımız bir iş için bizi eleştirirken “Ohooo sen bunu böyle yaparsan alan adam iki günde seni kapıya koyar" derlerdi. Adam kim?
Ben neyim de beni kapıya koyuyor?
Amirim mi, patronum mu?
Ben onun hayat arkadaşı mıyım yoksa, koluma taktığı üç beş bilezikle parasını ödediği kölesi miyim?
Sahi neyim ben?
Bu soruyu çevremdeki hemcinslerime soruyorum. Hiç biri tam olarak cevap veremiyor. Eee kem küm ederek cevap vermeye çalışsalar da cevabı bulamadıklarından, ne yapalım işte düzen böyle, belki bir şey olamadım ama anne oldum ya, bu yeter diyerek konuyu kapatıyorlar.
Peki hayalin neydi? Çocukluktan bugüne nasıl hayallerin vardı? Diye sorduğumda derin bir offf çekip ,şöyle isterdim diyerek ,gözleri parlayarak anlatmaya başlıyorlar. Büyük bir kesim ailesi uygun görmediği için sevdiğine kavuşamamış, bir kesim aile kararıyla evlenmiş sevmek ne bilmiyor, diğer bir kesim eşini sevmiş, eşi onu yok sayıp sürekli aldatmış veya çeşitli şiddet uygulamış, evliliği hayal kırıklığına dönüşmüş....Bu örnekler daha da çeşitlendirilir. Yani demem o ki aslında hiç bir kadın yalnız değil. Kadınlar her ne kadar hikaye ve karakterler değişse de birbirlerini tanımasalar da her biri birbirinin kader arkadaşı. Aslında eksik olan tek şey kadının gücünün farkında olmaması. Kadın ne kadar güçlü bir varlık olduğunun farkında olunca yaşanan sorunlar biraz daha azalır. Kadın eksik ,kötü ve güçsüz bir varlık olsaydı eğer yüce yaradan annelik sıfatını yükler miydi? Her şeyden önce ailesi ,dünyaya gelen çocuğa gerçek anlamda kılavuzluk etmeli. Maddi imkanlarını sağlayıp gözünü doyururken, manevi yönlerini aç bırakmamalı. Anne, baba olarak evlatlarımızı yetiştirirken aslında sadece onlara sevgimizi ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın insanlara ve yeryüzündeki canlılara merhamet ve adalet göstermeleri gerektiğini aşılarsak dünyada yaşanan şiddet eğilimlerinin önüne geçilmiş olur. Ailesinden sevgi ve ilgi görmeyen bireyler hayatlarına dahil ettikleri eş seçtikleri kadın tarafından da sevilmeyince şiddete başvurarak kendisini kabul ettirmeye çalışıyor. Maalesef ki ortaya çıkan sonuçta yine suçlanan kadın oluyor. Sebep de ''istemediği herkes tarafından bilindiği halde'' mutsuz olduğu yerde yaşamak istememesi ve gördüğü şiddete boyun eğip sabretmemesi. Bazı durumlarda kendi ailesi bile damadının tarafında olup kızını suçluyor. Psikolojisi bozuk olanın damat değil de kendi kızları olduğunu söyleyip düşünebilecek kadar... Kadınlar özgürlük istiyor denildiğinde akıllara hemen feminist düşünceler geliyor. Kadınlar hakimiyeti ele geçirip erkekleri ezecek diyeni bile duydum. Ne alakası var? Kadın ve erkek birbirine muhtaç. Birbirini tamamlasın diye eş kavramı yok mu? Birbirini ezmek de neyin nesi?Eşit şartlarda, eşit haklarla birliktelikleri yürütebilmek bu kadar mı zor? Dünyanın yaşanabilir bir yer olmasında kadın ve erkeğin varlığı en önemli etkenlerden biri iken nasıl ayrımcılığı ön planda tutabiliyoruz? Kadın sadece insanca muamele görüp insani haklarına sahip olmak istiyor. Toplumda karar mercii erkek. Öyle ki; bazılarımız gördüğü baskıdan düşünmek nasıl bir şeydi, onu bile unutmuş, unutmak zorunda bırakılmış. Bizim adam böyle istedi, böyle yapın dedi, ben bilmem adama sorayım da öyle....Maazallah bir durumda kadın kendi kafasına göre bir karar vermiş olsa evde yaşanacakları düşünün. O kadının işiteceği kötü sözler şöyle dursun şiddet bile görecek. Velhasıl kadın insandır. Onun da aklı, fikri, istekleri, eli, ayağı, gözü, kulağı, vs ... vardır. Sizin gibi insandır, tek istediği insani vasıflarını aile içinde ve toplumda rahatça kullanabilmektir.