Ancak hastalığımın ağır seyretmesinden dolayı bir türlü bitirmek nasip olmadı. Bu süreçte bilgisayar değişikliği olunca yazı arada kayboldu. Ne var ki konu güncelliğini hiç kaybetmediği için tekrar yazmak hasıl oldu. Biz de vira bismillah deyip tekrar başladık.
Hayat bir birine bağlı örüntüden ibarettir. Her bir örüntü kendi içinde bir birini tetiklediği gibi başka örüntülerle de etkileşim halindedir. Bu döngü içerisinde hangi örüntü ne kadar paylaşılırsa o kadar artış gösterir. Bu bağlamda ele alacak olursak iyiliklerin de kötülüklerin de paylaşıldıkça arttığını görmek kehanet olmasa gerek.
Sorulması gereken soru şu; döngü içerisindeki aktörler iyi veya kötü ayrımını ne kadar yapabiliyor? Ya da iyilik ve kötülük göreceli olarak kişiden kişiye değişiyor mu yoksa herkes kötüyü bildiği halde iyi olduğunu mu düşünüyor? Yoksa kötülük daha mı çok paylaşılıyor ki iyilik yanında güdük kalıyor?
Bütün bu soruların bir cevabı olmalı ve var da. İyilik ve kötülük hayatın içinde olduğu kadar insanoğlunun da içinde beslediği duygulardan ibaret. Bu duygular hayatın akışı içerisinde karşılaşılan olaylara ve karşı aktörlere göre de rengini belirler.
Herkes yaptığının iyi olduğunu düşünebilir ve savunur da. Yetmez, yetinmez aynı konudaki başka kötüyü referans gösterip o iyiyse bu da iyi der. Böylece iyiliğe büründürülmüş kötülük de paylaşıldıkça çoğalır. Aklın, mantığın ve iradenin belirleyemediği kötülük duygularla iyi rağbet görmüş olur. Bir de üstüne iyi halden berat edersiniz.
Bu kısır döngü tarih boyunca serüvenini devam ettirdiğinden olsa gerek zaman zaman da ilahi ikaz ve uyarılara muhatap kılınmış, hiçbir nasihat de insanoğlunu ıslah etmeye yetmemiş. Bu da insanoğlunun dünya ve nimetleri karşısında ne kadar aciz ve zaafa düştüğünün delili olsa gerek.
Aslında insanoğlu iyiliği de kötülüğü de çok iyi bilir fakat doğruluk, dürüstlük hakkaniyetli olmak ağır bir yüktür, herkes taşıyamaz. İyilik aynı zaman da istismara açık bir alandır, çokça da suistimal edilir.
Celaleddin Rumi “ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün” demiş. Bu da gösteriyor ki, her dönmede kişiliğe, şahsiyete değil görüntüye önem veriliyor. İnternet ve sosyal medya aracılığıyla günümüzde bu özellik daha belirgin bir şekilde kendini gösteriyor.
Şahsiyetin, kimliğin varlığın oluşumu emek istiyor, çaba istiyor gayret istiyor. Bunlara ulaşmanın zorlukları insanoğlunu kolay yoldan, uğraşmadan emek sarf etmeden elde etmenin yollarına sevk ediyor. Böylece kötülüğe kapı aralanmış olunuyor.
Bir kere yanlış yapılmaya görülsün, arkasından yalanlar silsilesi ile ballandıra ballandıra anlatılan kötülük zamanla iyilik muamelesi görmeye başlıyor, iyiliği anlatamıyorsunuz bile. Zira kötülük adına kullanılan bütün kelimeler ve kavramlar iyiliğin anlatımında kullanılan kelimeler. Sonucun kötü olduğunu göremiyor, anlayamıyorsunuz. Ta ki ilişkiler çatışmaya dönünceye kadar.
Geçmiş yazılarımda satır arlarında bahsetmiştim, yeri gelmişken bir daha hatırlatayım. Fetö bir kişi veya kişilik değil zihniyet diye. Zira tarihler boyunca bu tür zihniyette insanlar türemiş ve inananların dini duygularını sömürmüş, dini kavramları kullanarak kendi ürettikleri dini pazarlamışlar. Dün varlardı, bugün de varlar yarın da olacaklar hiç şüphesiz.
Fakat onların varlıkları kötülükleri bitirmediği gibi iyilikleri de artırmıyor. Aksine küresel çetelerin ateşine meze yapılıyor adeta insanlık. Vicdan sahibi bir avuç insanın sesinden başka Gazze’nin, Beyrut’un Doğu Türkistanın çığlıklarını duyuracak güçlü sesler çıkmıyor, çıkamıyor.
Öyle ya, namazlar kılınıyor, oruçlar tutuluyor bilumum ibadetler yapılıyor. Cennet garanti anlayacağınız, niye suya sabuna dokunup rahatını kaçırsınlar ki? Yakında üç aylar başlar, kandiller bütün günahları aklar, beratı da eline aldı mı işlem tamam. Öyle mi?
Resullerin ilk görevleri yeryüzünde iyiliği emretmek, kötülükten men etmek değil miydi? İbadetler onları bu görevlerinde çevik tutmak, dik durmak için yapılan faaliyetlerdi. Geceleri Rablerinin huzurunda başlarını eğip, O’ndan aldıkları güçle düşmanın karşısında dimdik durmaktı onlar için ibadet.
Hayra çağıran, iyiliği emredip (öğütleyip)kötülükten engelleyen (sakındıran) bir ümmet olun. İşte onlar kurtulanların ta kendileridir. Al-i İmran 104
Hadi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile...