Yeniden, yenilenerek merhaba, ıslak yaprakları ile, sarıya tutuşan Sonbahar. Eğilen, eğdirilen bütün başların tabiatta ki timsali. Öyle bir güzelsin ki öyle bir narin ve naif bakıyor ki hüzünlü gözlerin ademin yüreğine sana varmak, sana yanmak, seni okumak kainattaki en güzel tefekkür olsa gerek. Her bakışın heyecan verici, her nakışın, Yüce bir nakkaşın mührü, her ayrılışın mükemmel bir katibin kaleminden süzülen parıltılar ile süslü. Sen benim en özel zamanım, en deruni hicranım ve anlam dünyamın en kıvrak zekalı mevsimi hürmet ile merhaba ederim sana. Zira sen, Allahı hatırlatan, Hatıra birliği katan, katıksız anılarıma abı hayat şerbeti ile can katan sarı elbise giyimli mevsimimsin. bir bakınca sana dökülen kırık yaprakların arasında, tek ve bir olan Allaha kulluk vazifesi ile ayrılıyorum haykırışların ve gurur ile bakınca gözlerime, titreyen ellerimin arasında ki sıcacık sarı yaprağının zikri yansır gönül yuvamın içindeki sarı renginin eksik olduğu defterine. Belki de, artık her satırına, senin adını, senin duygularını yada Rabbine olan ibadlığını yazmalı. Ancak, gel gör ki öyle bir kıskanıyorum ki seni kimseler duymasın, kimseler bilmesin ve işitmesin seni, sen bana anlat beni dinle, benimle paylaş içini, dök bana, dökül bana, çünkü sen her şeyin ile kıyama duran, secdeye varan tek mevsimsin. Yazın eğildiğini, baharın eğildiğini görenler olduysa söylesin bir tek, Tek ve bir’ e secde eyleyen en güzel mevsim, sensin.
Geçen Bir dost meclisinde iken senin adın geçince şu serçe kuşu gibi hassas kalbimin titreyen heyecanı onları dinleyerek meraka büründü. “Sana, Sonbahar çok rüzgarlı, ayazlar sürekli misafir oluyor biz yeşili severiz deyince...”içim acıdı, yüreğim parçalandı, insanlar neden böyle davranırlar sana hiç anlamam..! Bende dedim ki onlara,” Rabbim Son baharımızı iman ile kapatsın. “İnşallah anlamışlardır... Biliyor musun daha dün yine geldim yanına hüzün doluydun eğilen başın ile göğe yükselen avuçların bir tufana benzer gözyaşları ile taşıyordu. Özür dilerim ama kulak misafiri oldum sana. Ümmet diyordun , İslam diyordun. Serzenişlerin yüreğimi titretti. Bir kor ateş gibi yandıkça yandım. Suriye, Irak, Yemen diyordun. Rabbimize ümmet için dua ediyordun. İlk defa senin de dua ettiğini anladım. Şimdi hangi ademe bunları anlatmalı, yada hangi adem neden anlamalı seni daha iyi anlıyorum. Sen asla üzülme Son /baharım bir gün Eblehe’ lerin karşısına ebabiller geçecek. Sana kimler misafir olmadı ki, sen kimleri taşımadın ki sinende... Bunlarda gelip, bunlar da geçecek. Ümmetin göğsü ile senin ruhun bir gün elbet ilelebet birleşecek. İşte o an hangi coğrafyada olursan ol adın hep güzel bir şekilde ademin kalbine işlenecek. Şimdi sana önemli bir vazife vereceğim. Sararmış yaprakları, üryan ağaçları, dallarında ikamet eden kuşları tırtılları cem eyleyesin. Dört bir yana haber edesin. Avuçları duaya duaları semaya kaldırma vakti diyesin. Şimdi hareket vakti, dua vakti, ağlamak yok hüzün yok, dua ile ihlas ile uhuvvet ile birleşme Vakti. Sözün özü, sen benim mevsimim sin bırak kimseler bilmesin, kimseler duymasın seni. Güzel kokulu Sonbahar.