G-GBGQR9HF6V
8695,8%-0,04
34,26% 0,05
37,40% 0,03
2924,17% 0,25
4865,73% 0,00
Soru 1 : Akif Bey öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz?
Kahramanmaraş ili Elbistan ilçesi doğdum. İlk, orta ve lise tahsilini Elbistan’da tamamladım. Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldum. 2003 yılında memuriyet hayatım başladı. 2014 yılında Millî Eğitim Bakanlığına adım attı. Halen aynı kurumda görev yapmaktadır.
Evli, bir çocuk babasıyım.
Soru 2 : Peki teşekkür ediyorum, yazmış olduğunuz kitaplarınızın içeriğinden bahsedebilir misiniz?
Basılmış bir eserim var. Bu romanın içeriği gerçek bir olaydan kurgulanmıştır. Küçük bir çocuğun öldürülmesinde eve yeni gelmiş gelinin suçlu gösterilmesini konu edindim. Benim gözümde suçlu o değildi /olamazdı. Büyük acılar yaşandı bu süreçte. Bu acılara şahit olanlarla görüşüp olayın iç yüzünü anlamaya çalıştım. İlk başta polisiye romanı gibi algılansa da bir dramdır.
Soru 3 : Peki teşekkürler. Kitabınızla ilgili olumlu dönüşler var. Bu başarınızın sırrı nedir, yaşadığınız bu duyguyu tarif eder misiniz?
Yapım gereği bu tür tepkilerle kanatlanıp uçmuyorum. Yazdım. Emek verdim. Okudun mu/ beğendin mi, sorusundan sonra eğer olumlu dönütler alırsam biraz havaya girmek doğal hakkımızdır.
Takdir edilme, beğenilme, imrenilme vs dış dünyadan gelen uyarıcılar insanların fıtratına yerleştirilmiştir. Haliyle bizim de gönlümüzü okşuyor.
Başarı konusuna gelirsem, öncelikle buna / benim yaptığım işe başarı değil de “bir mahsul elde etme” diyelim. İşte bu başarı nasıl olur / mahsul nasıl elde edilir? Onun cevabı: İnsanların bir hikayesi olmalı. O hikâyeyi içselleştirmeli. Hikâye yeteri kadar sizi etkilemişse; yazacaksa yazar, anlatacaksa anlatır. Bunun sonucunda bir başarı kaçınılmaz olur. Ya bir hikâye olur ya bir sinema… Ya denemeye konu olur, dörtlüğe mısra olur. En güzeli de bu ürün size ait olur.
Soru 4 : Peki yazma sürecinden biraz bahseder misiniz, yazarken neler hissediyorsunuz, size ilham veren şeyler nelerdir?
“Mizahi bir giriş yapayım: Kahramanmaraşlıyım yazmayalım mı?”
Yazmaya üniversite yıllarımda başlamakla beraber ciddi olarak yazmaya üniversite sonrasında başladım. Müstear isimle birçok web-sitede -genellikle alanında olmak üzere- birçok yazı kaleme aldı. Sitelerin kapanması / el değiştirmesi sonucunda sanal dünyada yazmama kararı aldım. Ve “kendin için yaz” mottosuyla uzun zamandır birçok alanda (roman, hikâye, deneme; eğitim, aile) yazmaya başladım.
Eylül ayında Çığ Dergisinde bir denemem yayımlanacak. İlk yazımla kapalı kapıları açmayı düşünüyoruz.
İlham kısmına gelince, her şey ilham kaynağı olabiliyor. İzlediğin film, yan komşun, eşin… İlham gelmesinin tek bir şartı var: Yazma düşüncesi olması. Eğer biri bir şeyler yazmıyorsa ilham ona gelmez, gelse de ilahımı tanıyamaz. Evlilik ile ilgili bir makale okudum, hemen kafamda “çocuk gelinler” ile ilgili bir hikaye canlandı. Elimdeki bardağı bırakıp hızla bir şeyler karaladım. Sonra da temize çektim. O an ilhamı bekletseydim unutmak bazen kaçınılmaz oluyor. Yaşadım da.
İşin özü yazan kişiye ilham gelir; ilham gelirse kaçırma.
Soru 5 : Anlıyorum. Peki aileniz ve yakın çevrenizden aldığınız dönüşleri paylaşmak ister misiniz?
Basılı eser yazma niyetim yoktu. Yazar sayısının artması buna paralel olarak yayınevlerinin de artması bu fikrimi her geçen gün gündemde tuttu. Yakın çevremden Edebiyat Öğretmeni aynı zamanda şair olan Cuma KOMŞUL hocam yazdığımı öğrenci sürekli destek verdi. Eseri ilk okuyan da kendisi oldu. Beğendi. Sonraki süreçte çevremde bazen dil ucuyla bazen yüksek sesle tebrikleri kabul ettim.
Soru 6 : Anlıyorum, peki yeni bir kitap projeniz var mı?
İlk basılı eserimiz, Bir Ömre Bedel Hikâye: İclal, olmakla beraber öncesinde bitmiş üç eserimiz daha vardı. Biri okullarda yaşadığımız anılarımızı roman haline getirdik, ikinci de yozlaşmayı ele aldığım roman. Küçük çaplı risale tarzında ele aldığım eğitim ile ilgili bir kitapçığımız var. Bu risalede eğitimdeki başarısızlığı ironik bil dille ele aldım, eleştirdim. On beş kadar dosya da sırada bekliyor. Çalışmamalarımız sürüyor.
Soru 7 : Açıklamalarınız için teşekkür ederim. Son olarak sizi okuyan, takip eden okurlarımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Bu fırsatı bana veren şahsınıza ve şahsınızdan Marmara Gazetesine teşekkür ediyorum.
Okurlarımıza küçük bir tavsiye; okumak için bahane aramayınız. Okuyun! Bahanesiz okuyun! Okumak için yüzlerce bahaneniz olmalı. Okumamak için tek bir bahane var: ölüm