G-GBGQR9HF6V

Prof.Dr.Harun DEMİRKAYA


Yabancı Dilde Eğitim ve Milli Çıkarlarımız


Bir dilin yaşayabilmesinin temel şartı, eğitim dili olmasıdır. Ana dil başka, eğitim dili başka ise; kendi toplumuna, kültürüne, değerlerine yabancı, geçmişi ile ilişki kuramayan insanlar yetiştirilmesi sürpriz bir sonuç değildir. Hele hele resmi dil dışında başka bir dil eğitim dili olarak öngörülmüş ve -maalesef ülkemizde olduğu gibi- bu ilkokul seviyesine kadar inmişse, bir süre sonra o ülkenin ana dilinin yok olması kaçınılmazdır. Bu nedenle bağımsız ülkelerin anayasaları resmi dili aynı zamanda eğitim dili olarak güvence altına almış, resmi dil dışında eğitimi yasaklamıştır. Hatta bazı ülkelerde (örnek Avusturya) yabancı öğrencilerin dahi farklı bir dilde eğitim görmeleri yasaklanmıştır.

Bugün yabancı dil ile eğitim Türkiye’nin geleceği için çok ciddi bir sorundur. Hiçbir bilimsel gerekçeye dayanmadığı halde özellikle İngilizce ile eğitim hızla yaygınlaştırılmaktadır.

Kişi hangi dille eğitim almışsa o dilin ve o dile egemen kültürün önce hayranı, sonra savunucusu olur. Yabancı dille eğitim kendi milletine, milli değerlerine, milli hedeflerine uygun bir insan tipi yetiştirmeyi hedeflemez. Tam aksine dünya vatandaşı yutturmacası adı altında kendi milli ve manevi değerlerinden kopuk, egemen ülkenin bilimsel gelişmesine hizmet edecek, küresel şirketlerin temsilciliğini yapacak, bağımlı bir yarı aydın tipi yetiştirmeyi hedefler. Bu tür insanlarda eğitimini aldığı dilin kültürü ile duygusal bağların oluşması mümkündür.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan 1954 yılına değin ülkemizde yabancı dille eğitim yapan okul yoktur. Zira Atatürk, eğitim dilinin tümüyle Türkçe olması konusundan taviz vermemiş ve bu uygulamanın takipçisi olmuştur. Türk’ün atası, eğitimin “milli” olmasını Türkçe eğitime bağlamıştır. “Türk devletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatına egemen ve esas kalacaktır” diyen ulu önder, milli duygu ile dil arasında ilişki kurarak dili, milli duygunun gelişmesinde başlıca etken olarak görmüştür.

Ne yazık ki, bugün geldiğimiz noktada yabancı dille eğitim nerdeyse ilköğretim seviyesine düşmüştür. Buna bağlı olarak yalnızca eğitimde değil, çalışma alanında da, sokaklarda da son hızla bir yabancılaşma söz konusudur. Okullarımız, kendi değerlerine yabancı, batı hayranı nesiller yetiştiriyor. Sokaklarımız, turizm bölgelerimiz, tabelalarımız Türk insanına hitap etmiyor. Her alanda tam bir yabancılaşma -özellikle İngilizce egemenliği- söz konusu. Günümüzde, nerdeyse, bakkala çırak aranırken bile İngilizce bilme şartı koşuluyor.

Akademik yükseltmelerde de İngilizce barajı konulmuştur. Karar yanlıştır, demiyoruz. Şüphesiz bir akademisyenin birden çok yabancı dili bilmesi arzulanan bir durumdur. Ancak Türkiye’de yabancı dil öğretimindeki sorunlar nedeniyle akademisyenler en verimli yıllarını bu barajı aşabilmek için harcamakta, bilimsel çalışmalara yeterince zaman ayıramamaktadır. Böylesine bir zorlama dünyanın hangi ülkesinde vardır. Söz gelimi bir Alman ya da bir İngiliz bilim adamına bilimsel çalışmalarında “Türkçeyi mükemmel kullanmak zorundasın.” denilmekte midir? Artık, bilim adamı mı yoksa tercüman mı yetiştirileceğine karar verilmelidir. Amaç tercüme ise, bilimsel içerikli bütün yabancı eserler Türkçeye çevrilerek, sadece bilim çevrelerinin değil, Türk halkının da kullanımına sunulmalıdır. Bu herkese İngilizce öğretmeye çalışmaktan daha ucuz, daha kolay ve daha etkili bir yoldur.

Ayrıca bilimsel çalışmalarınızı çoğunlukla ABD kökenli akademik dizinlerce (index) taranan dergilerde yayınlatamamışsanız puan değeri düşüktür. Yani Türk bilim adamının ulusal çıkarlarına yönelik bilimsel çalışması bile yabancı bir dergide yayınlanırsa yüksek puan değeri taşımaktadır. Oysa bilgi güçtür ve bilimsel çalışmalar stratejiktir. Bazı çalışmaların (gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi) bir süre dünya kamuoyundan gizlenmesi de gerekebilir. Aksi halde yabancıların ve muhtemel rakiplerin işi kolaylaştırılmaktadır.

Öte yandan bir insan hayallerini kendi diliyle kurar; en iyi kendi diliyle okur, yazar, düşünür, üretir… Bilimsel tespitler, kendi dilinden uzaklaşıldıkça üretkenliğin düştüğünü, hatta yok olduğunu göstermektedir. Kendi dili ile eğitim almadığı için yeterince düşünemeyen, düşünemediği için üretemeyen, ülkesinin üretimine katkı sağlayamayan, ancak yabancı dili iyi konuşabilen gençlerimizin çoğu, ya yabancı kökenli bir şirkete kapağı atmak, ya da yurtdışına gitmek sevdasındadır.

Sakın yanlış anlaşılmasın! “Kimse yabancı dil öğrenmesin” anlamında, çağdışı bir iddia sahibi değiliz. Tam aksine; eğitimi dili Türkçe olmak koşuluyla, başta akademisyenler olmak üzere, her lisans mezununun hatta her Türk vatandaşının en az bir olmak üzere, birden çok yabancı dili çok iyi öğrenmesinden yanayız.

Ancak bundan önce, Türkiye’de yabancı dil eğitiminin sorgulanması gerekmektedir. İnsanlara ilköğretimden itibaren üniversite sonuna kadar yabancı dil öğretildiği biliniyor. Bu insanlar iyi, pekiyi dereceler alıp, sınıf geçiriyorsa ve sonuçta yapılan dil sınavlarında öngörülen barajı % 10’u dahi aşamıyorsa, okullarda verilen İngilizce eğitimi amacına ulaşmıyor demektir. Daha açık bir ifade ile mevcut eğitim sistemi içinde İngilizce öğretildiği koskoca bir yalandır!

O halde biri kral çıplak demeli; yanlıştan derhal dönülmelidir. Bunca yıllık eğitim sürecinde öğretilemeyen İngilizce yerine belki de çok daha yoğunlaştırılmış 1-2 yıllık yabancı dil eğitimi sorunu çözebilir. Bu yoğun eğitim resmi eğitimin sonuna da planlanabilir. Uzmanlaşmaya göre gerekli olan mesleki yabancı dil veya diller -bütün ülkelerde olduğu gibi- yoğunlaştırılmış kurslar aracılığı ile öğretilebilir. Böylece öğrencilere de eğitim süresince ilgi alanlarındaki derslere daha fazla zaman yaratılmış olur.

Ama bütün bunlardan önce kendi öz dilimiz, dünyada yaklaşık 350 milyon insanın konuştuğu, bilim dili olmaya aday Türkçemiz çok iyi öğretilmelidir; Mesleğini, işini gücünü Türkçe düşünür, Türkçe yapabilir insanlar yetiştirmeliyiz. Ne var ki yabancı dilde olduğu gibi Türkçe öğretiminde de başarılı olduğumuz söylenemez. Zira PISA 2015 sonuçları, eğitimde 2003’ün bile gerisinde olduğumuzu gösteriyor. Genç kuşaklar kendi ana dilinde okuduğunu anlamıyor, düşündüğünü ifade edemiyor. Analitik düşünemeyen, problem çözemeyen, daha az eğitimli daha az becerikli bir nesil yetiştiriyoruz.

Sonuçta yapılacak bellidir. Öncelikle yabancı dil eğitimi masaya yatırılmalı ve bu toplumun yetişen genç kuşakları için birden fazla yabancı dili öğrenebileceği olanaklar yaratılmalıdır. Günümüzde bilim adamları yabancı dil öğretiminin 2 yaşına düştüğünü, çocuğa bu çağlardan itibaren birden çok yabancı dilin aynı anda öğretilebileceğini ifade ediyorlar. Yabancı dilden de önce okullarımızda çok iyi bir Türkçe eğitimi verilmelidir. Hatta Türk Dünyası ile gönül bağlarını güçlendirecek ortak dil oluşturma stratejisine ağırlık verilmelidir.

Unutulmamalıdır ki kendi öz diline değil de yabancı dile bağımlılık, sömürge psikolojisidir. Sömürgelerde efendilerin dilini bilmeyenler adamdan sayılmaz. Bu ülkelerde sömüren ulusların dilini bilmeyen adama iş bulunmaz. Aslında stratejik üretim araçları, doğal kaynaklar ve önemli kaleler zaten sömüren şirketlerce zapt edilmiştir. Düşünmek, planlamak, üretmek, geliştirmek de onların işidir. Sömürge aydınlarına ise ancak talimatları uygulamak, bazı düşün gerektirmeyen vasıfsız işlerle avunmak düşer.

Sömürgeleşme yabancılaşmayı arttırmakta, yabancılaşma toplumu kendi değerlerinden uzaklaştırmakta, sömürene daha da yakınlaşmaktan başka bir alan bırakmamaktadır. Bu kısır döngü bütün maddi kaynaklarla birlikte insan kaynağının da yabancıların kontrolüne geçmesine neden olmaktadır. Tam bir kıskaç, tam bir kurt kapanı!

Oysa diline sahip çıkanlar, aynı zamanda ekonomilerine sahip çıkanlardır, tarihlerine sahip çıkanlardır, soydaşlarına sahip çıkanlardır, konuştuğu dilin bilim dili olması ülküsüne sahip çıkanlardır, ulusal geleceklerine sahip çıkanlardır, daha da önemlisi, ulusal onurlarına sahip çıkanlardır.

Türk’e, Türkiye’ye ve Türk Dünyasına sahip çıkılacaksa önce Türkçemize sahip çıkılmalıdır.

Silahla 2 kişiyi yaralayan şüpheliler yakalandı

Kimyasal madde yüklü tanker ile otomobil çarpıştı

Kocaeli’de 17 bin uyuşturucu hap ele geçirildi

Otomobilin takla attığı kazada 3 kişi yaralandı

Ehliyet sınavında kopya düzeneği ile yakalandı

Otomobil bariyere saplandı, sürücü hafif yaralandı

Yangın ihbarına geldiler, boş ev ile karşılaştılar

Suç üstü yakalandı

Kartepe’deki fabrikada 2 işçi hastanelik oldu

Kocaeli’de 22 yıl kesinleşmiş hapis cezası bulunan kişi yakalandı

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 13 11 0 2 22 35
2.Fenerbahçe 13 10 1 2 24 32
3.Samsunspor 14 9 3 2 15 29
4.Eyüpspor 14 6 3 5 6 23
5.Beşiktaş 13 6 3 4 7 22
6.Göztepe 13 6 4 3 5 21
7.İstanbul Başakşehir 13 5 4 4 3 19
8.Rizespor 13 6 6 1 -5 19
9.Sivasspor 14 5 6 3 -4 18
10.Konyaspor 14 5 6 3 -5 18
11.Antalyaspor 13 5 6 2 -8 17
12.Trabzonspor 13 3 4 6 2 15
13.Gazişehir Gaziantep 13 4 6 3 -2 15
14.Kasımpaşa 13 3 4 6 -3 15
15.Alanyaspor 13 3 5 5 -4 14
16.Kayserispor 13 2 5 6 -12 12
17.Bodrum FK 14 3 9 2 -11 11
18.Hatayspor 13 1 7 5 -8 8
19.Adana Demirspor 13 0 11 2 -22 2

YAZARLAR