Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 09.10.2015 15:01

Vahşi kapitalizm

Facebook Twitter Linked-in

İnsanoğlunun yeryüzünde var oluşundan itibaren varlığını devam ettirebilmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için hayata dair diğer hangi varlıklar varsa onları edinme arayışına girişmiştir. İlk etapta yeme-içme gibi hayati ihtiyaçları tedarik etme eğiliminde insanoğlu giyinme- barınma ihtiyacını da giderdikten sonra nesil çoğaldıkça ve ihtiyaçlar artıkça bu ihtiyaçları karşılamada güçlükler yaşamaya başlamış. İmece usulüyle bu sorun çözülmüş olsa da sanayi devrimleriyle üretim sektörleri oluşmaya başlamış. İşte bu noktadan sonra güç dengeleri bozularak sınıfsal toplumlar oluşmaya başlamış. Gücü elinde tutanlar da hep hak sahibi, söz sahibi olmak istemiş ve olmuşlarda. Böylece kapitalizm doğmuş.

Buraya kadar her şey tamam, asıl kıyamet bundan sonra kopuyor. Kapitalizm karşısında halkların hakkını aramak adına kominizim geliştiriliyor. Ne var ki güce karşı koyabilmek için farklı bir güç oluşturmak kaçınılmaz bir gerçek. Kitleleri belirli bir süre bir arada tutabilirsiniz ancak uzun vadede onlarında hayatlarını sürdürecek ihtiyaçları doğacak ve bu şartlarda onları uzun süre bir arada tutamayacaksınız. Yani bir nevi kapitalizmin suyundan yararlanacaksınız. Kapitalizmi güçlü kılan da bu saik olsa gerek. Komünizmin ön gördüğü gibi genel ihtiyaçların devlet tarafından karşılanması özgürlük alanlarının kısıtlanması kominiz mi cazip olmaktan çıkarıyor. Oysa kapitalizm “sen al torununun torunu ödesin” kampanyalarıyla insanlara özgürce tüketim çılgınlığını veriyor. Yani bir nevi insanlar tüketim çılgınlığıyla kapitalizmin değirmenine su taşıyor. Birinde devletin kölesi yaparken diğerinde maddenin kölesi oluyor insan. Sovyetler birliği 1979  daki Afgan savaşından sonra dağılmasıyla aslında komünizm dünya da bitti. Uzun süredir devam eden tek kutuplu dünya da kapitalizmin cenderesinde bunalan insanlık yeni arayışlar içine girdi. Bunu fırsat bilen demir perde ülkeleri tekrar komünizmi hortlatmanın çabası içindeler.

Türkiye de bu süreç nasıl tezahür eder sorusunun cevabı açıktır. Türkiye tarihinde hiçbir zaman komünizme prim verilmemiş ancak savunanları elbette ki olmuştur. Asıl tehlike kapitalizmdir ve esas mücadele bununlar yapılmalı. Bu mümkün mü diye soracak olursanız, evet mümkündür. Zira bütün beşeri ideolojilerin panzehri manevi dinamiklerimizdir. Kapitalizmin en büyük silahı bedenler üzerinden ruhu etkisi altına almaktır. Ruhları eğitilmemiş bedenlere dünyayı verseniz tatmin edemezsiniz. Nitekim Fransızların ünlü aktörü Alain Deleon şöhretinin son dönemlerin de şu ifadeleri kullanacaktır.

-Hayatta tada bilecek bütün zevkleri tattım. Kadın, para, pul, şöhret her ne varsa hepsinde tattım. Ama ruhum dolmuyor. Ölümü merak ediyorum şimdi.

Evet ruh Rabbini istiyor ve fakat kul ruhuna Rabbini vermek istemiyor. Et ve mekikten ibaret bedene neyi verirseniz verin sadece bedeni ihtiyaçları tatmin etmiş olursunuz. Kapitalizme köle olmuş bir beden ruhtan ayrı olunca beden kapitalizmin elinden ölürken ruhta beden içerisinde ölüyor. Ruhsuz bedene de kapitalizm her şeyi yaptırıyor. Ruhu ve bedeni bu cendereden kurtarmanın tek yolu iman ve İslam’dır. İnsan; iman imkanını çok iyi kullanırsa imkansız görünen bir çok şeyi başarır. İman imkanı paylaşmayı emreder. Güzellikler paylaşıldıkça artar, artıkça paylaşılır. Tabi burada iman derken Rabbimizin istediği gibi bir imandan söz ediyoruz. “ Ey iman edenler iman ediniz”. Nisa süresi 4/136

 

Selam ve dua ile hoşça kalın esen kalın..

     


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-GBGQR9HF6V