Sana Söz
Geçenler bir haber kanalın fragmanı yayınlanan “sana söz” dizisi yine aynı platformun başka bir kanalında başlayacağını duyuruyordu. Merak edip yayın saatinde bu diziyi izlemeye aldım. Dikkatimi çeken, gündüz kuşağındaki kadın ve aile programlarından esinlenerek yapılmış bir dizi olması. Bu dizi detaylarıyla bir nevi kamera arkası görüntüleri niteliğinde.
Niyetim diziyi övüp insanları ekran başına davet etmek değil hiç şüphesiz. Zaten hayatımız film oldu. Kamera arkası görüntüler niteliğindeki detaylar benim başka bir noktaya odaklanmama sebep oldu. Oturup size diziyi anlatacak değilim ama detayda gözüme takılan karelerden yola çıkarak ülke gerçeğine değinmek istiyorum. Daha ilk bölüm, ilerleyen bölümlerde neler görürüz bilmiyorum.
Bu köşeden adalet bakanına ve cumhurbaşkanına çok seslendik ama sesimizi duyuramadık. Sanırım artık içişleri bakanımıza da buradan seslenme vakti geldi. Duyar mı dersiniz? Valla kendileri bilir, şunun şurasında 2023’e ne kaldı. Muhalefet partileri içinde de ülkeyi yönetecek kadroları göremese de vatandaşın en büyük tepkisi sandığa gitmemek olacak, demedi demeyin.
Gelelim diziye, dizi Müge Anlı’nın programının tıpa tıp aynı formatında tasarlamış bir dizi. Dizinin kahramanları program sunucusu Elif ve sahada görev yapan kahraman bir polis olan komiser Ömer. Tabi birde komiserin yakaladığı suçluları savunup ceza almadan serbest kalmasını sağlayan avukat. Tam Türkiye klasiği bir dizi.
Yığınla emniyet mensubu, yığınla hukuk adamları var ama güvenlikte adalette iki kahramanın omuzları üstünde. Gerçek hayatta bunu bile bulana aşk olsun. Ha sahi ya ülkenin en önemli ve birinci maddesi terör’di değil mi? Dolandırıcılar, hırsızlar katiller istediği gibi at koşturabilirler. Nasıl olsa kimsenin gıkı çıkmıyor. Bakanımız sayın Soylu yatıyor terör kalkıyor terör. Sanki diğer can ve mal düşmanları sütten çıkmış ak kaşık.
Bizim ilçenin dolandırıcısı haberlere çıkıyor, vatandaş canım yandı diyor ama sadece haber. Adama hiçbir işlem yapılmıyor. Emniyet kayıtlarında ellinin üzerinde kaydı var ama bizim komiser dizide olmadığı için daha rahat. Adamın çalıştığı iddia edilen iş yerine gittik orada öyle biri çalışmıyormuş diyor. Artık çay kahve mi içmeye gittiler bilemiyoruz bari gitmişken sigorta-vergi borçlarını da kontrol etseydiniz. Belki dolandırdığı paralarla vergilerini de ödüyordur gariban.
Şaka gibi değil mi? Bilgisayarında adamın elliden fazla sabıkasını göstereceksin ama dolandırıcıda bir de iş yeri arayacaksın çalışıyor mu çalışmıyor mu diye. Gelen zam furyasının altında vatandaşın ezildiği yetmiyormuş gibi bir umut bağlayıp elinde avucundaki birikimini dolandırıcılar çarpacak, gözlerden uzak olduğu için hiçbir işlem yapılmadan adamlar yeni av peşine düşecek. Bundan daha beter terör mü olur?
Niye vatandaş bu tür programlara yem ediliyor? Vatandaşın onuru, haysiyeti ayaklar altına alınmadan, bütün dünyaya rezil rüsva edilemeden bu olaylar çözülemiyor mu? Adi bir olayın işlem görüp aydınlatılması illa ki bu tür programların elinde dallandırılıp budaklandırılarak mı çözüme kavuşturulması gerekiyor? Ya da bütün olaylar çözülmesi için terörle mi ilişkili olması gerekiyor?
Adalet bakanına da çok yazdık bir daha yazalım. Durmadan reform paketleri çıkarırken adliyelere hiç mi bakmıyorsunuz? Her suçlu yakalanmıyor yakalananlarda ya emniyetteki sorgusundan sonra ya da savcılıklarca serbest bırakılıyor. Böyle bir uygulamayla suç önlenmiş mi oluyor? Veya çıkardığınız yargı paketleriyle bu suçları engellediğinizi mi sanıyorsunuz? Devletin dini adalettir, geciktirilen adalet adalet değildir. Seçmenler de çanta da keklik değil. Bizden söylemesi.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…