Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 03.12.2024 13:00

Öncü Doktorlar

Facebook Twitter Linked-in

Hayatım boyunca kendim için doğru dürüst hastaneye hiç gitmedim ama hastanelerden de hiç çıkmadım. Hastane ile yollarımız ilk defa A.Ü Tıp fakültesi acil servisinde yaptığım stajla kesişti. Laboratuvar sorumlusu uzman doktor kalmam için çok ısrar etti ama olmadı.

 

Bizim şansımız olsa gerek, zamanın da alamadığımız ehliyeti 1992 da sürücü kursundan almak zorunda kaldık. Her şey tamam, ilk yazılı ve direksiyon sınavını başarıyla geçtik. Lakin bir sorun vardı, sağlık raporu. İş arası bunları halletmekte bir hayli zordu. Raporu sağlık ocakları da veriyor ve gittiğim kursun hocası da sağlık ocağının doktoru. Hallederiz diye oyaladığı için gecikmişti zaten.

 

Başka bir sınıfın dersinden sonra alabileceğimi söyledi. Ders çıkışında sınıfa aldı ve arkamı dönüp kapının önünde beklememi söyledi. Uyanık işitme sorunumu biliyor, bana haklarımı ve hukuki yolları söylemek yerine beni zora koşuyor. Dedim hoca sende biliyorsun ki işitme kaybı var, niye uğraştırıyorsun? Bunu yapmak zorundayım ama hallederiz deyip yanına çağırdı. Cami yaptırıyorum, yardım edersen ben de sana yardımcı olurum dedi.

 

Uyanık dini hassasiyetimizi biliyor ya oradan vurmaya çalışıyor bizi. Ben de dedim zaten sürekli yapıyorum, sen bir kıyak yap. Yok bu benim yaptırdığım özel cami dedi. Baktık kurtuluş yok, üç aşağı beş yukarı anlaştık da raporu verdi. Tabi asıl yapması gereken engelli raporu almamı sağlamak, belki diğer haklarımdan da yararlandırmaktır. Ama bu hakkı o kendine kullanmak istiyordu belli ki. Sonra ne oldu, aldığı rüşvetlerle yaptırdığı donanımlı muayene hanesinde intihar etti. 

 

Büyük oğlumun hastalığından dolayı Ankara ve İstanbul’da birçok hastanenin yollarını aşındırdık desem mübalağa etmiş olmam sanırım. Gebze ve Kocaeli’deki hastaneler de şahittir buna. Ama asıl nöbeti Gebze SSK hastanesinde geçirdim. Sabah ezanında gidip akşam mesai bitiminde döndüm çoğu zaman. Nedenleri belli. 

 

Kocaeli Üniversite hastanesiyle de yollarımız kesişti bir dönem. Bu da ayrı konu ama kısaca değinmek gerek. Bizde işitme kaybının irsi olduğunu o dönem öğrendik. Hatta doktorumuz soy ağacından kimler varsa hasta olup olmayan hepsinden kan örnekleri almak istedi araştırmalarına yardımcı olmak için. Kabulüm, ama en azından gelişmelerden haberim olsun, takip edip bizden sonrakiler için faydalı olalım dedim. Pek yanaşmak istemediler, hatta beraberinde geldiği doktor arkadaşı hışımla sert davrandı. Sizin geleceğiniz için kobay olacaksak sizde bizim geleceğimize sunulacak katkıda bilgi sahibi olmamızın ne sakıncası var dedim. Neyse kabul ettik de sonuçtan yine haberdar edilmedik. Uluslararası dergide yayınları çıktı mı bilmiyorum ama akademik kariyerlerinde en üst seviyeye geldiklerine şahit olduk.   

 

Zaman ilerledikçe bizde birçok konu da bilgi sahibi olduk. Önce engelliler derneği sonra gazetede yazı yazmalar. Ama hala yeterli bilgiye ulaşamadığım gibi hastanelerde kemikleşmiş yapıları bir türlü aşamadık. Kendime ve oğluma işitme cihazı almak için yine hastanenin yolunu tuttuk. Doktor, odyo cihazı olmadığı için İzmit’e gitmemiz gerektiğini, fakat sürecin uzayacağını söyleyerek bir kolaylık yapacağını söyledi. Öğleden sonra muayene haneme gelin orada odyonuzu ölçer veririm dedi. Tabi ücret karşılığında. 

 

Geçmişten bir örnekten sonra günümüze dönebiliriz. Çalıştığımız kurum bizi özel sağlık sigortası yaptırmıştı. Biz de bir arkadaşla beraber devlet hastanesinde sıra beklememek için özel bir hastanenin göz polikliniğe gittik. Benim gözlerde ciddi rahatsızlık vardı. Arkadaş kontrol için gitti. Bana, senin gözler de bir şey yok dedi, arkadaşa da gözlük yazdı. İkimizde çok şaşırmıştık. Arkadaş hala gözlük kullanmıyor ben ise yaklaşık 20 yıldır gözlüklüyüm. Üniversite hastanesi daha detay incelediği için onlar gözlüğü uygun gördü. Neyse günümüze dönelim.

 

Hukukun üstünlüğüne, suçun şahsiliğine inandığım için yukarıda bahsi geçen olaylar şahsidir, onların yüzünden bütün doktorlar ve kurumlar töhmet altında bırakılamaz. Lakin iktidarın vatandaş lehine aldığı birçok kararlar yeni doğan çetesinde olduğu gibi bireysel suçların organize suçlara evrildiğini de görmek lazım. Bu ülkenin yetiştirdiği beyinlerden faydalanmak istemesi kadar doğal ne olabilir ki!

 

Otuz yılım bu millete ve devlete hizmetle geçti. İki yıldır da bir hastalıkla boğuşuyoruz adeta. Geçen sene bir senem hastane yollarını aşındırmakla geçti. Enteresan, ömrü hayatım boyunca görmediğim farklı branşlardaki tetkikler yapıldı ve hiçbir şey bulunamadı. Yeni doğan çetesinin akıl almaz para kopartma yöntemlerini duydukça insanın aklına binbir türlü şeyler geliyor. 

 

Şuan yazılarımı tabiri caizse düşe kalka yazıyorum. Tam teşekküllü hastanelerimizden bir sonuç alamadım hastalığımla ilgili. Ki ben öyle basit enfeksiyonlar da sağlık ocağına bile gitmeyen biriyim. Fakat gittiğimde de mutlaka bir doktorun olmadığını, onun hastalarının diğer hekimlere yönlendirildiğine şahit oluyoruz. Sağ olsunlar hekimlerimizde yönetmeliği gerekçe göstererek beş gün iş bırakma eylemi başlatmış. Ceza yine vatandaşa kesildi anlayacağınız. Hani diyorlar ya! Filler tepinir çimenler ezilir, tam da bu.

 

Neyse artık bitirelim, yoksa durdukça altında çapanoğlu çıkıyor. Biz bir yazıyı düşe kalka iki üç günde bitirsek de birilerinin keyfi bozulmasın. Bu gidişte bitmeyen yazılara biri daha eklenecek. Sahi bugün 3 Aralık dünya engelliler günüydü. Yok artık o tür etkinlikleri hatırlamak ve hatırlatmak istemiyorum. İşitme engellilere verilmeyen raporların birilerine parayla satıldığını da duyduk haberlerde. Parası olup engelli olmayan engellilerin günü kutlu olsun o zaman.

 

Hadi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile....  

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-GBGQR9HF6V