Cannes film festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Merve Dizdar . Ödül sonrası yaptığı konuşmanın içeriği ile seçim gündemini bir nebze olsun değiştirebilme başarısını gösterdi..
Ülkemizde hayatın her zor alanında olan, ancak bu zor alanlarda erkekler kadar değer görmeyen kadınlarımızın bir ferdi olan Merve Dizdar'ın kadın sorununa tekrar dikkat çekmeyi hedefleyen 2 paragraftan oluşan teşekkür konuşması ülkemizde hemen karşılığını buldu.
Artık her konuda alışılmış bir tepki verme niteliğine bürünen kutuplaşmanın bir sonucu olarak yüceltme ve yergi içeren görüş bildirmeleri sosyal medyada da hızlıca yerini aldı
Oldukça acımasız olarak nitelenebilecek yorumlar mesajın vermek istediği ana fikri kadın ve kimlik meselesini görmeme eğilimlerini siyasi bir kampa bağlama amacını güdüyordu.
Erkeklerimizin Kadınlarımıza karşı Ataerkil bir bakışa sahip olma eğilimini şehirlerde yavaş yitirmesine rağmen, toplumumuzdaki erkeklerin genetik köklerine işlemiş olan ötekilik ve ikincil konum anlayışı 1980 li yıllarda Atıf Yılmaz tarafından çekilen 13 film ile ilk dikkatleri çekmiş, topluma kadınlarımızın erkeklerle eşit bireyler olduğu mesajını vermeye çalışmıştır.
Kadın ve Erkeklerin toplumun her katmanın da aynı haklara sahip olduğu gerçeği medeni kanunumuzda güvence altına alınmış olmasına rağmen kadını korumaya yönelik ek sözleşmelerin üstünde yapılan tartışmalar hala devam etmektedir.
20 Mart 2012 de yayınlanan 6284 numaralı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun varlığı, Önce onaylanan sonra yürürlükten kaldırılan İstanbul sözleşmesi Merve Dizdarın canlandırdığı Nuray karakterinin haklı korkularını yansıtmaktadır.
Anne ve Eş olarak her an varlıklarını bize hissettiren Kadınlarımızı emniyete alma amacını güden bu kanunların varlığı bir takım yanlışlarının olduğunun göstergesidir.
Keza bugün 489 Erkek milletvekilinin olduğu meclisimizde bazı parti sorumlularının kadını korumaya yönelik kanunlar ile ilgili verdiği beyanların mecliste kadınları temsil eden 121 milletvekiline çok çalışmalarını gösteren uyarılardır.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana hiç kadın milletvekili çıkarmayan Ağırlıklı İç ve Doğu Anadolu da 20 ilimizin olması buradaki kadınlarımız için zor şartlarının olduğunu göstergesidir.
%93 oranında il ve ilçelerde yaşamamıza rağmen yukarıda belirttiğimiz gerçeklerin varlığı Kadınlarımız üstünde oluşan maddi ve manevi baskının olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
Dayak yiyen daha da acısı öldürülen kadınlarımız zaman zaman haber değerini bile yitirmektedir.
Ancak ilginç bir tezat vardır ki oda kriz zamanlarımızda toplumun tüm katmanları kadınlarımızı aniden baş tacı eder.
Kurtuluş savaşımızda Erkeklerin yıldığı zaman aralığında Halime Çavuşlar- Şerif Bacılar çıkıp yılgınlığın önünde nefer olmuşlardır.
Yine 1940 lı yıllarda savaş nedeni ile tencereler zor kaynarken kadınlarımızın mutfak kültürümüze kattığı lezzetler ironik bir sevgi göstergesidir.
Her dönemin siyasi yaşantısında kadınlarımızın varlığı ve çalışmaları fark yaratan etkilere neden olmuştur. Bu fark yaratan etkiler siyasetin beklenen yönden bambaşka yerlere everilmelerini sağlamıştır.
Bugün hamasi ve tarafgir söylemlerle Merve Dizdara ağzının payını verdim edası ile linç etme isteğinin altında ataerkil davranışın sonucu yatmaktadır.
Bu linç etme hali kadınlarımızın çığlıklarını duyma konusundaki basiretsizliğimizin temelini oluşturmaktadır.
Kadın ve Erkek ilişkilerindeki temel sorun Kadınlarımızın Erkekler tarafından anlaşılmama sorunudur.
Bu konuyu irdelediğimizde çıkan sonuç kadınlarımızın çığlık attığı ve erkeklerimizin bu çığlığı duymadığı yönündedir.
İşte bu duymama hali anlaşılmayı önleyen olgudur.
Merve Dizdar'ın kadınlar ile ilgili çıkardığı çığlığı bu sefer duyarak linç yerini anlamaya çalışalım….