Ahmet DEMİRKAYA

Tarih: 26.01.2016 11:10

Merhumu nasıl bilirdiniz?

Facebook Twitter Linked-in

Yaş ilerledikçe ölüme biraz daha yakın hissediyor insan kendini. Ölüm bu, ne zaman geleceği, nerede geleceği, nasıl geleceği belli olmuyor. Ecel geldi mi, yaşa, başa, mala, mülke, makama, mevkie bakmıyor. Adreste kim varsa alıp götürüyor. Onun için fani diyoruz, yalan dünya diyoruz yaşadığımız hayata. Malda yalan oluyor,  mülkte. Ne biriktirdiklerimiz, ne arkada bıraktıklarımız ne de bulunduğumuz makam-mevki insan için hiç bir şey ifade etmiyor. Ölüm dünyada bıraktıklarımızı bir anda anlamsızlaştırıyor. Mevt için artık yeni bir dünya başlıyor bize karanlık olan yüzüyle. İman varsa yeni imkanlarla doğuyor ahiret yurduna. Biz uğurladıklarımızı aynı umutla ve aynı imkanlarla uğurluyoruz kabir alemine. Gerisi gayb alemi ve Rabbimizden başkası bilmiyor. 

Bu yaşıma kadar sayısız cenaze namazlarına katıldım. Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede gayet normal değil mi? Burası normal de her cenaze namazında imam efendinin namaz tarifini ben her seferinde yadırgarım. Canım her gün kılınan namazdan farklı olduğu için hatırlatıyor. Her gün yanı başımızdan birileri eksiliyor, bunun farkında mısınız? Hadi geçtik bunu, arada bir kılınıyor, üstelemeyin öyle. Tamam üstelemeyelim de bir de imamın diğer soruları var. Merhumu nasıl bilirdiniz? Hadi diyelim ki cenaze namazı arada bir kılındığı için unutulabilir, hatırlatmak da fayda var. Peki merhumu nereden biliyoruz da hep bir ağızdan,” iyi bilirdik” diyoruz. İlk defa Koç’un cenazesinde sorulmadı bu soru, demek ki gerek duyulmadı çok tanındığı için. Ya tanımadıklarımız veya tanıdığımız halde iyi bilmediklerimiz. Arkadaş ölünün arkasından konuşulmaz, sen ne biçim adamsın diyorsunuz herhalde. Madem ölenler hep iyiyse dünyadaki kötülükleri kim yapıyor?  
Aslında ben bu yazıyı çok önceden yazmak için ajandama kayıt etmiştim, nasip bugüneymiş. Hatırlarsanız geçtiğimiz yılarda yine bir cenaze namazında bir ilimizde imamın merhumu nasıl bilirdiniz sorusuna cemaat hep bir ağızdan yine aynı nakaratla “iyi bilirdik” dedi. Bir kişi hariç, onu da ağzını burnunu kapatıp uzaklaştırdılar oradan. Yalandan bir dünyamıza yeni bir yalan ekleyip doğrunun ağzını kapattık. Belki adam haklıydı, bilemiyoruz. Ne var ki o adam susturulup diğerlerinin “helal olsun” demesi ölene bir faydası var mı? İşte ben bu yüzden cenazedeki kalabalıkları pek de önemsemiyorum. Zira ölenle kalabalığın bir alakası yok, ölüyü faydası da yok. Kalabalık kendine kalabalık. Dostlar alış-verişte görsün dürtüsü. Hele bir de büyük adamsa ölen, o camii o güne kadar görmediği kimleri görmüyor ki? Ölüm bu, kar demiyor kış demiyor geliveriyor ansızın. Hani ölüm demiyor da imam efendinin diyeceği de çok oluyor böyle cenazelerde, uzatıyor da uzatıyor. Ne faydası varsa. Aman sizde ya, biz Gebze’den neleri görüyoruz. Ulusal basınımızın güzide mensupları tabutun üstündeki sancağı görmüşlerdi, başında nöbet tutan Angaralı Seymenler de vardı. İş, sanat, siyaset, vatandaş, kimler yoktu ki cenaze de? Bunların tüm Türkiye’ye duyurulması lazımdı. Mevtayı duyan var mı? Sanırım titremekten onu kimse duyamadı, sessiz sessiz gidişini kimse göremedi. Yalan dünya işte, nelerle uğraşıyoruz. Sıranın bize de geleceğini bile bile. İnsanlık bizde kalsın da bir baş sağlığı dileyelim. Rabbim Rahmetiyle muamele etsin, geride kalanlarına sabr-ı Cemil ihsan eylesin. 
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile… 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
352286612