Bugün biraz hissi davranacağım. Dahası yanlı olacağım.
İlk günkü şevkim ve gururumla. Birkaç yıl öncesine kadar, üniversite çağına gelmiş ailelerden başka belki de kimsenin bilmediği, bilenlerinde kredi veren bir kooperatifmiş gibi gördüğü bir kurumdan bahsedeceğim.
30 yıla yakın bir geçmişim ile acı-tatlı bir çok günler geçirdiğim, belki de “Hadi yeter artık çık git!” denilene kadar hizmete devam edebilmeyi istediğim kurumdan. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu…
Yaşları kırk üstünde olanlar iyi bilirler. Ülkemizde yüksek öğrenim öğrencileri fazlalaştığında Ankara, İstanbul, İstanbul gibi büyük şehirler de bu öğrencilerin barınma ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması için çeşitli il özel idarelerinin, iş adamlarının girişimi ile yurtlar kurulmuştu. Dar imkanlar ile, belki mali kazanç, belki siyasi kazanım, belki de kısıtlı da olsa gerçek amacına yönelik hizmet eden apartmanlar arasına sıkışmış daireden bozma yurtlar… Belki o gün karşıladı beklenilenleri… Emeği geçenlere teşekkür ederim.
Ve tarih 22 Ağustos 1961. Sürekli artan ihtiyaca istinaden 351 sayılı kanun ile bu günkü adıyla Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu kuruldu. Artık öğrencilerimizin geceyi emin olarak geçireceği bir çatısı, ev ortamını aratmayan sosyal yapısı ve sıcak yemekleri vardı. Öğrenci yatıyor, besleniyor, her yurdun yerleşkesinde bulunan o günkü şartlarla edinilmiş sosyal imkanlarla eğitimlerini sürdürüyorlardı. Bilardo masası olan yurt konuşulurdu başka yurtlarda. Duş sistemi geçtiğinde bazı yurtlarımızda halen kurnalı Türk hamamları vardı. Haftada bir veya iki gün verilen sıcak su güne indirildiğinde geliştik diyorduk. 20 kişilik odalardan 4 kişilik odalara torpille geçiliyordu belki de. …dik, …duk….
KYK kendini aştı
Yukarıda anlatılanlar masal gibi geliyor gençlerimize. Ama hepsi gerçekti. İşte yeni nesil yurtlarımız. Tek kişilik, iki veya üç kişilik odalar. 24 saat sıcak su. Üç beş bekçi değil, onlar ve katları ile ifade edilen temizlik görevlileri, güvenlik görevlileri. Kömür ya da fuel-oil derdi olmayan doğalgazlı lüks yaşam. Sosyal aktivitelerin, farkındalık yaratan projelerin zirveye ulaştığı yurtlar. Büyük çabalarla gerçekleştirilen dev organizasyonlar… Laf değil yaşananlar…
Ve günümüz de
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu dev bir organizasyonu daha başarıyla tamamladı. Bölgeler arası çeşitli branşlar da turnuvalar… Küçük bir ayrıcalık yapmalıyım bu anlamda. Kocaeli alnının akıyla çıktı turnuvalardan. Birçok branşta birinci oldu takımlar. İkinci ve üçüncülükleri var azda olsa. Bu ayrıntısı işin. Kaybedeni hiç olmadı. Ya kazananı? Yurt-Kur kazandı. Boş zamanlarını boş işlerle değil, sporla, okuma yarışmalarıyla, beceri kurslarıyla geçiren öğrenci kazandı. Biz kazandık. İşte başlangıçta öğrencilere beslenme-barınma hizmeti sunabilmek adına kurulan bu kurum değişen yüzü ile güldürdü gençliğin yüzünü. Evet kendimden emin olarak rahatça ifade ediyorum. KYK kendini aştı.
Ziyarete gelen ailelerden alıyorum olumlu tepkileri. Gözü arkada değil çünkü. Evladı yalnız değil. Memur zihniyetiyle değil, ağabey-abla zihniyetiyle, arkadaş muhabbetiyle dertleşen bir idarede çünkü tüm sorumluluklar. Öğrencilerden çok duydum. “Keşke okul bitmese, gitmesek evlerimize.” diyenleri.
Biraz fazla mı içli-dışlı olduk ne?
Velhasıl kurum halinden memnun. Aile memnun. Öğrenci memnun. Huzurlu bir ortamda yapılan eğitim ise aliyyül âlâ…
Benden söylemesi…