İnsanız...
Korkarız…
Korkular üzerine kurgulanmış bir hayat yaşarız. Yeni bir şey denemek, yenilmek, kaybetmek, başarısız olmak korkutur bizi. Bazen korkularımız öyle derinleşir ki kendi kendimize yarattığımız korkularımızdan da korkarız.
Ve sessiz kalırız.
Korkularımız bir salgın hastalık misali toplumu hale hale sarıp sarmalamaya başladığında, derinleşen toplumsal bir paranoyaya dönüşür.
Korku nedir?
Korku, iç veya dış dünyadan kaynaklanan bir tehlike olasılığı ya da birey tarafından tehlike olarak algılanıp yorumlanan herhangi bir durum karşısında yaşanan evrensel bir duygudur.
Korku, her şeyden önce sağlıklı ve insanın hayatta kalabilmesine yardımcı olan bir duygu halidir. İnsanda korku, stresli bir uyaran ile başlar.
Stresli uyaranın etkisi ile vücudumuz bedensel tepkiler verir. Sesimiz titrer, yüzümüz kızarır, kalp atışımız hızlanır, nefes almakta zorlanırız, bayılacak gibi oluruz.
Bu duyguları yaşadığımız an kişi olarak kendimizi en güçsüz ve çaresiz hissettiğimiz andır. Derin bir korku yaşıyoruzdur.
Bu süreçte beyinde salgılanan kimyasallar insana kaç ya da savaş der. Korku nihayetinde de kaç ya da kalıp savaş tepkisinin ortaya çıkmasına neden olan kimyasalların salınımıyla beyinde gerçekleşen bir zincirleme reaksiyondur.
Uzmanların araştırmalarına göre korkuların bir kısmı genetik yolu ile insana geçer. Yaşadığımız aile ve sosyal çevrede de korkularımızın büyük bir kısmını sonradan öğrenilir.
Sağlıklı bir insan korktuğu anda yaşadığı aşırı heyecan duygusu sonucu kalp krizi geçirip, hayatını da kaybedebilir.
Horatius “Korku içinde yaşayan adam asla hür değildir." der.
Çoğu insanın anlatmaya korktuğu, çekindiği veya utanıp, sakladığı fobileri vardır. Aslında fobi de bir çeşit korkudur.
Normal şartlarda korkulmayacak belli durum ve nesnelere karşı ortaya çıkan korkuya fobi diyoruz. Korkumuzun olay ya da nesneyle orantılı olmadığını biliriz fakat bu gerçeği kabullenmekte zorlanırız.
"Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredersin." der Friedrich Nietzsche
Aşırı stres ve kaygı sonucu yaşadığımız rahatsızlıklardan bir tanesi de panik ataktır. Panik atak geçiren kişiler genelde öleceğini hissettiklerini söylerler.
Bu düşünce kişide endişe, tedirginlik, gerginlik, sinirlilik ve çaresizlik gibi duyguların yaşanmasına neden olur.
Ancak panik atak kişiyi öldürmez!
Nihayetinde, ölüm korkusu her canlının hayatta kalma şansını artırmak için var olan doğal bir savunma mekanizmasıdır.
Korktuğumuzda vücudumuz sadece adrenalin salgılamaz, aynı zamanda serotonin gibi diğer kimyasallar da salınır. Bu kimyasallar beynimizin daha verimli çalışmasına yardımcı olur.
Bu yüzden korku aslında enerjidir.
Hatta bir motivasyon kaynağıdır.
"Korku işe yarayabilir ama korkaklık hiç bir işe yaramaz." Mahatma Gandi