KKTC Cumhurbaşkanlığından, Maronitlerin KKTC’ye dönmesi için gerekenlerin acilen yapılması yönünde bir uyarı geldi bazı dairelere.
Müsteşar Gürdal Hüdaoğlu'nun, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı ve Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’na ayrı ayrı iletilen yazısında, Gürpınar, Karpaşa ve Özhan köylerinin altyapı işleri için toplam 9 milyon 820 bin 891 lira, 7 kuruşluk keşif bedeli belirlediği ifadeleri ile arazide yapılan çalışmalar sonucunda söz konusu köyler için altyapı kapsamında keşif raporları ve haritaların hazırlandığı yani kaynağın hazır olduğu belirtiliyor.
Özetle, “Cumhurbaşkanlığı'nda 26 Temmuz 2017'de gerçekleştirilen üst düzey toplantıda karara bağlanan ve kamuoyuna duyurulan Maronit Açılımı çerçevesinde Gürpınar, Karpaşa ve Özhan köylerinin yerleşime hazır hale getirilmesi için, planlanan çalışmaların tamamlanması gerekmektedir. Mali kaynak yaratılmasına imkân sağladığı anlaşılan yeni koşullarda gerekli projelerin ivedilikle tamamlanması büyük önem taşımaktadır” diyor Hüdaoğlu.
Öyle “aman gelsinler, ne olacak ki” sözleriyle geçiştirilmeyecek bir durum bu Maronit açılımı. İyiniyet göstergesi olarak ortaya konan en küçük adımı dahi atmayan Rumlara bir jest olmaktan öte, KKTC’nin toprak bütünlüğünün iğfali aynı zamanda.
Buradaki tehlikenin büyüklüğüne ve nedenlerine geçmeden önce, Maronitlerin, Gürpınar Muhtarı Parteslis Hacıfessas’la birlikte 2012 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu ziyaret ederek, köylerine dönme isteklerini dile getirdiklerini, Eroğlu’nun ise, "Şu anda hemen gelin diyecek pozisyonda değilim, bunun değerlendirilmesi lazım" dediğini, sonrasında bu konuyu gündeme dahi getirmediğini hatırlatmak gerek.
Eroğlu gitti, Rum taleplerinin kutsandığı bir döneme girildi.
Gelelim esas konuya;
Bundan 20 gün kadar önce Güney Kıbrıs’ta, Maronitler, Rumlar ve Kıbrıs Türkleri arasında bir toplantı gerçekleşiyor. Gürpınar Muhtarı Partelli Hacıfesa bu toplantıda yaptığı konuşmada, “Kıbrıslı Türklerin, Başsavcılığının, kuzeydeki bütün mülklerinin Maronitlere verilebileceğini söylediği bilgisini ilettiklerini” iddia ediyor.
Bu toplantıda ayrıca, Gürpınar'daki Maronitlere ait binaların yüzde 20'sinin Kıbrıslı Türklere tapulandığı, bu binaların dahi yasal sahiplerine geri verileceğini, bugünkü kullanıcılarına ise tazminat ve/veya başka mülk verilebileceği teyidinde bulunulduğu ileri sürülüyor.
Üstelik bu evlerin/binaların bakım ve onarımları ile altyapı çalışmalarının da Türklere ait olacağı!
Öncelikle bunun, müzakerelerin en çetrefilli konusu olan “mülkiyet” konusunda Rum tezlerinin kabulü olan bir açıklama olduğunu söyleyelim zira Kıbrıs Türkleri Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı dönemine kadar mülkiyet konusunu hep takas ve tazminat üzerine şekillendirmişler, Kıbrıs Türklerini tekrar göç etmeye/yer değiştirmeye zorlayacak her türlü talebi ellerinin tersiyle itmişlerdi.
Bugün “üç-beş Maronit’ten bir şey olmaz” diyenler, takas ve tazminatla birlikte, “iade” tuzağına düşüleceğini ve bu uygulamanın “emsal” teşkil ederek, Kıbrıs Türklerinin ellerini zayıflatacağını ve Kıbrıs Türklerinin yeniden evinden barkından edilmesine kapı açacağını idrak edebilmeli.
Bir başka mühim ve gözden kaçan konu, her fırsatta Rum idaresi altında yaşamaktan memnun olduklarını vurgulayan Maronitlerin ne sebepten Türk tarafından yaşama sevdasına düştükleri. Rum Meclisi’ndeki Maronit Temsilcisi Yiannakis Musas bundan birkaç yıl önce, Maronit toplumunun belirli bir stratejiye (!) sahip olduğunu ve köylerine dönmenin tek yol olduğunu düşündüğünü belirtmiş ama Maronit toplumun, 1960 yılında Kıbrıs Rum tarafına ait olmayı kabul ettiğini, Kıbrıs Rum toplumuna ait olmaya devam etmek istediklerini ve bu isteğe saygı duyulması gerektiğini de ifade etmişti!
Adam açıkça söylüyor; Türk tarafında yaşamak istiyoruz ama Rum yönetimi altında!
Maronitlerin Rum Meclisindeki şimdiki temsilcisi Andonis Hacirusos da Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’e, “Maronit Cemaatinin hedefi, köylerine, mallarına ve kiliselerine geri dönmektir. Vatanın yeniden birleşmesi için belirleyici öneme sahip kritik bir dönemden geçtiğimizin bilincindeyiz. Bu zor çabada Maronitler olarak sizin tarafındayız” dedi ve “Maronitlerin, Özhan ve Gürpınar’a derhal yerleşmek ve olası bir siyasi çözümde Rum oluşturucu devletçiğinde olmak istediğini” de konuşmasının sonuna ekledi.
Görüldüğü gibi Maronit açılımı, Türk tezlerinin yerle bir edilerek, Rum taleplerinin yerine getirilmesi demek. Rum yönetiminde yaşamak isteyen Maronitler, Türk tarafına gelerek evlerine yerleştikten sonra sırada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarının adım adım, “gerçek sahiplerine” iddiasıyla Rumlara verilmesi var. Peki İngiliz İdaresi döneminde Rumlara verilen Türk toprakları, 1950-1974 yılları arasında Kıbrıs Türklerinin yakılıp yıkılan köyleri, Ortega Raporunda yer alan maddi manevi kayıpların tazminatları ne olacak diye soran yok. Türk düşmanlığı atağı geçirenlerin bu durumu görmezden gelmesi normal ancak Kıbrıs Türklerinin bu adada verdikleri varoluş mücadelesini, 1950-1974 yılları arasında Kıbrıs Türklerine yaşatılan zulümleri ve bir alacak verecek davası varsa alacaklı tarafın Türk tarafı olduğunu bilenlerin buna sessiz kalması kabul edilebilir değil. Kıbrıs sorununda Rum tarafını romantize edip, bizim tarafı şeytanlaştıran Batı’dan adalet ve lehimize bir davranış bekleyemeyeceğimize göre, üzerimizdeki ölü toprağından kurtulmamız, muhakeme edebilmemiz, kar-zarar hesapları yapabilmemiz, Rum’un avukatlığına soyunmak yerine kendi haklarımızı savunmamız gerek, hem de acil olarak…
Son olarak, Güneyden Kuzeye göçmek isteyen kafası karışık Maronit kardeşlerimize bir hatırlatma; Tamam Rum yönetiminde yaşamak isteyebilirsin de burası Türk yönetimi. Rahmetli Rauf Denktaş’ın son günlerinde söylediği üzere, bağımsız bir cumhuriyet üstelik. Size ne vaat edildi bilmiyorum ama hem öyle, hem böyle olmuyor, bilmem anlatabildim mi?