Evren, uzay, yani içinde bulunduğumuz mekân da sonsuzdur.
İnsan, birey olarak da “insanlık” olarak da zamanın ve mekânın sonsuzluğunun kesiştiği herhangi bir noktada, bir hiç, bir sıfırdır.
Bir insan ömrünü yüz yıl kabul etsek bile, zamanın sonsuzluğunda yüz yıl nedir ki?
Bırakın yüz yılı, bin yılı, milyar yıl nedir ki, sonsuzluk karşısında?
Biliyorsunuz, matematiğin bir kuralına göre herhangi bir sayı sonsuza bölündüğünde çıkan sonuç sıfırdır.
Bu mantığa da uygundur.
Çünkü her sonlu sayı, ne denli büyük olursa olsun, sonsuzluğun karşısında sıfırdan başka ne ifade edebilir ki?
İşte bu yüzden sadece kendi yaşam sınırlarını bilen, onu gören ve algılayabilen tek bir birey değil, aynı zamanda bir canlı türü olarak insanın evrendeki tüm serüveni bile sonuçta sıfırdır.
Sıfır, insanın ve insanlığın zamanın sonsuzluğu karşısındaki durumudur.
Bir de işin mekân boyutu vardır.
İnsan bedeninin kapladığı yeri, yani insanın evren içindeki mekânsal boyutunu hiç düşünmeyelim bile.
İçinde yaşadığımız dünya dahi bir yana, dünyanın içinde bulunduğu güneş sistemi, güneş siteminin de bir parçası olduğu samanyolu galaksisi, uzayın sonsuzluğu karşısında ne ifade edebilir ki?
Sadece sıfır.
Sadece zaman karşısında değil, uzay yani mekân karşısında da sıfırız.
Demek ki, zamanın ve mekânın sonsuzluğunda insanın değeri sıfır noktasında bir hiçtir.”
Emre Kongar’ın, “Kızlarıma Mektuplar” kitabından bir alıntıdır.
Köşe yazılarımda; insanlığın serüvenini hep anlatmaya, insanlık serüveninde bireylerin çok önem arz etmediğini, meseleye daha geniş bir çerçeveden bakmak gerektiğini anlatmaya çalışmaktayım.
Tesadüfen elime geçen bu kitap beni çok mutlu etti.
Okuduğumda, Emre Kongar ile aynı cümleleri kuruyor, meseleye aynı pencereden bakıyor olmak işin doğrusu beni heyecanlandırdı.
Doğru yoldaymışım, doğru işler yapıyormuşum, demek ki.
Aklın yolu birmiş.
“Kızlarıma Mektuplar” kitabında her mektup ayrı bir konu içermekte ve ders niteliğinde bilgiler vermektedir.
Emre Kongar’ın yaklaşımları gerçekten bugünün Türkiye’sinde takdire şayan, böyle bir kitabı yazmış olmaktan dolayı kendisiyle ne kadar övünse azdır.
İyi tespitler, doğru yaklaşımlar…
Uygar bir kimlik…
Her kız çocuğu babası mutlaka okumalıdır.
Her kız çocuğu da mutlaka okumalıdır.
‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ dolayısı ile kız çocuklarına mektuplar tabii ki çok anlamlıdır.
Kadınlar bu ülkenin temel taşlarıdır.
Kadının olmadığı yerde medeniyet olmaz.
Maalesef kadına bakış açımız çok çok ilkel, dünya sıralamasında çok gerilerde.
Sanırım kadın meselesine Emre Kongar gibi bakmadıkça ülke olarak bir arpa boyu yol alamayacağız.
Almamızda mümkün değildir.
Kız çocukları ne kadar iyi eğitilirse büyüdüklerinde de topluma katkıları o oranda yüksek olacaktır.
Şunu unutmamak gerek: İster kadın ister erkek olsun, tarihsel zaman çizelgesinde her birimizin değeri tabii ki yüksektir.
İnsan en yüce değerdir.
Kimse kendini önemsiz hissetmesin.
Konumuz kişinin önemsizliği değil tam tersine kişinin ne kadar önemli olduğu üzerinedir.
İnsanlık tarihi sürecinde geçen zaman diliminin farkında olup, insanın yaşamdaki rolünü fark etmesi daha pozitif bir yaşam felsefesini benimsemesidir.
Zaman ve mekân boyutuyla düşünüldüğünde kaliteli yaşam en değerli olanıdır.
İnsan, canlıların içinde en değerli varlıktır.
Kadın insanoğlundan da değerlidir.
Kadın insan, erkek insanoğludur.
Bunu iyi bilmelidir.
“Kızlarıma Mektuplar” bu temelde değerlendirildiğinde, yaşama dair nasıl bir yol tutulması gerektiği konusunda rehber olur.
İyi ki kadınlar var.
Kadınlar baş tacımızdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Dünyada her şey kadının eseridir.”