Çıkar çıkma yan taraftaki bankta oturan bayanlardan biri koşarak önüme geçti. Anahtarı üzerinde bir asma kilidi vererek “açar mısınız” dedi. Ne olduğunu anlayamadan kilidi açıp kadına geri uzattım. Allah razı olsun deyip gidip arkadaşının yanına tekrar oturdu.
Kısa bir afallamadan sonra merak edip bu sefer ben onların yanına gittim. E ne oldu şimdi diye sordum kendilerine. Kilidi veren “hayırlı bir iş için” derken diğeri sanki yarı inanır yarı inanmaz gibi kafasını yana çevirip arkasına doğru gerildi.
Böyle bir saçmalığa nasıl inanırsınız, Allah insana akıl ve irade vermiş, iradenizi kullanım amacı farklı olan bir kilide nasıl ipotek edersiniz, bu akıl dışı bir şey dedim. Kilidi veren “biz inanıyoruz” dedi. İçimden çok beklersiniz diyerek iyi, hayırlı kısmetleriniz olsun deyip uzaklaştım.
Şunu peşinen söyleyeyim, bu tür uygulamaların Kur'an’i hiçbir referansı yoktur, dini değil İslami hiç değil. Öteden beri batı toplumlarında da doğu toplumlarında da uygulanarak günümüze kadar gelmiş batıl inançlardır.
Bir kişinin uydurup halk arasında efsaneleştirilen bu tür uygulamalar Allah adına din uydurmaktan farksızdır. Kişiyi şirke götürür, müşrik yapar. Diyanet cuma vaaz veya hutbelerinde siyasi metinler okutmak yerine bu tür yanlışlarla mücadele etse topluma en büyük iyiliği yapmış olur.
Diyeceksiniz ki ne var bunda, küçücük bir meseleyi amma da uzattın? Değil efendim değil, bu buz dağının görünen yüzü. Ya görünmeden insanlığı zehirleyen kısımları ne yapacağız?
Eskiden daha sık rastlardım, hatta bazı Türk filmlerinde de gösterilirdi ağaca çaput bağlamak. Şimdiler de çok görmüyorum ama en çok Eyüp sultanda bir de İzmir efeste Meryem ana manastırında gördüm. Manastırda gördüğüm en çetrefillisiydi. Kafilede beraber gittiğimiz dine inanmayan bazı arkadaşlar bile dilek tutup, küçük kağıtlara da bir şeyler yazıp duvar üzerindeki sarmaşıklara çaputla bağladılar.
Düşünsenize hiçbir dine inanmayanlara bunu yaptıranlar din adına neler yaptırmazlar ki? Bunlardan bazılarını eleştirdiğim de ki, özellikle kandilleri bana “ne var bunda, insanlar ibadet için bir araya geliyor, kötü bir şey yapmıyorlar ya” diye karşı çıkanlar oluyor.
Evet camide ibadet ediyorlar, bu kötü değil. Lakin bütün iyilikleri, güzellikleri camiye hapsedip çıkılıyorsa burada bir sorun var demektir. Zira ibadetler sevap kazanmak için değil ahlakı güçlendirmek için vardır. Kimin ne kadar çok sevap kazandığına bakmam, ahlakın sokağa nasıl yansıdığına bakarım.
Siz, herhangi bir işe gidip çalışan sonra da sokağa beş parasız çıkanı gördünüz mü? Bir gider iki gider üçüncü de isyan eder. Siz dini sadece ahirete teşmil ederseniz ahiretin tarlası dünya hayatını ıskalarsınız. Bazı kandillerle de ahireti garanti gösterirseniz insanı zapt edemezsiniz.
Batılı modernist düşüncenin tesiriyle dünya ile ahiret arasına sıkıştırılan Müslümanı tercihe zorlayarak camide ibadet, sokakta şiddete meyilli tipler üretirsiniz. Müslüman ve şiddet iki zıt kutup bir arada.
Kimse kusura bakmasın Elhamdülillah Müslümanım ama canımı en çok yakan da aynı cümleyi sarf edenler yapıyor. İhtilafa düştüğünüz de aranızda hakem tayin edin emri gereğince güvendikleri kişiyi tayin ediyoruz. Ona yalan söylüyor ama o da İslam’ın hükmünü değil yalanı söyleyenin sözünü esas alıyor.
Her ne kadar canımı yaksa da içimi ferahlatan şu duruma da şahitlik ediyorum, menfaatleri çakışana kadar dost görünenlerin çıkarları çakıştığında nasıl da bir birlerine düşüyor görürsünüz.
Sonuç, ben ilahi adaletin er ya da geç uygulandığına inanıyorum. İnanmam benim içimi rahatlatıyor, belki ahiretime de tesir eder. Ancak çıkar dünyasının sakinleri hiçbir zaman bu huzuru yakalayamayacak yalan ve yanlışlara devam ettiği sürece.
Hadi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile...