Sinema endüstrisinin toplumlar üzerindeki etkisi yadsınamayacak kadar çok fazla.
Dogmatik dini bilgilere sahip toplumumuzda bunun yansımalarını fazlasıyla görüyoruz.
Din Allah tarafından insanı inşa etmek için gönderilmiş bilgilerdir.
Son kitap Kur’an coğrafyasına baktığımız da bu inşa faaliyetlerinden hiç eser görünmemekte.
Buradan sinema endüstrisinin toplumları dizayn etme de din inşasının yerini aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Suçu sadece sinema sektörüne atmak ta doğru bir yaklaşım olamasa gerek.
Dini kaynakların aktarımındaki yanlış bilgilerin insan fıtratına aykırı biçilen rol modellemeleri sinema endüstrisinin popülaritesini artırdığı bir gerçek.
Her toplum kendi ürettiği kültürünün rol modellerini sinemaya aktarır.
Belki de cevaplanması gereken soru şu; Müslüman toplumların rollerini kim ya da kimler belirliyor?
Görsel yayınların artması, tv.lerin 24 saat kesintisiz yayın yapması bu sorunun cevabına ışık tutmaya yeter de artar sanırım.
Eskiden gece yarısı bir evde ışık yanıyorsa komşular bir sorun olduğunu varsayalardı.
Günümüzde ışıklar film izlemek, internete takılmak, telefonla gecenin bir yarısı birbirleriyle konuşmak için yanıyor.
Kafe, pastane gibi yerleri anlarsınız da girdiğiniz bütün işyerlerinde de televizyonlar sürekli açık.
Peki bu insanlar bütün günlerini tv başında ne izleyip geçiriyorlar dersiniz?
Geçenler de arkadaş söyledi, Netflix ücretsiz bir ay film izleme imkanı veriyormuş. Hem de vizyondaki filmleri.
Ülkemizde mülteci olan Suriyelilerin ne izlediklerini takip ettim, onlar da bizimkilerin ürettiği yerli dizilerin hayranı çıktı.
Bu satırlardan sinema karşıtı olduğum anlamını çıkarmayın sakın.
Hatta izlemeniz için filmler bile tavsiye edebilirim.
Aamır Khan’ın PeeKay’ını özellikle tavsiye edebilirim.
Konu bu değil, her şey film de değil, film de bir yere kadar.
Asıl mesele toplumsal iletişimimiz de kimi, neyi, nasıl taklit ettiğimiz.
Veya kim ne kadar kendi gibi davranıyor, kendi olabiliyor?
Olaylar karşısında kendi pratiğimizden ne katabiliyoruz, ne üretebiliyoruz?
Sabahın ilk ışıkların da elinde bir lokma ekmekle işe giden adam hangi rolü oynuyor veya o işe giderken evin hanımı hangi role soyunmuş oluyor? Akşam ki rolleri kim belirliyor kim kimi oynuyor?
Çalışma hayatımız bundan farklı mı? İşini etik kurallara göre yapan kaç kişi kendi vicdanındaki rolü hayata yansıtıyor?
Ya kendini dindar kabul edenler ne kadarı Kitabından öğrendiğiyle uyguluyor veya taklit ettiklerinin doğruluğunu ne kadar takip ediyor?
Siyaset gibi kurumların rollerini daha söylemiyorum bile?
Rolleri başkaları tarafından kesilen hayatın gerçeği hiçbir zaman kendisi olmaz, böyle hayattan medet umulmaz.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…