Geçen sene bugün şikayet ettiğim, yapmaktan hoşlanmadığım, bitsin dediğim her şeyin aslında ne kadar kıymetli olduğunu ve o zamanları, yaptığım her şeyi çok özlediğimi, yaşadığım o an'ın en güzel an olduğunu fark ettim ve anladım ki, şu anda yapmaktan sıkıldığım, memnuniyetsiz yaklaştığım her ne varsa geçen her senemde bana bu günlerimi aratacak.
Zira ben bir daha 23 yaşında olmayacağım, bir daha bugün yapmak istediklerimi yapacak güce, isteğe ve benliğe sahip olamayacağım. Neydi aslında gerçek olan biliyor musunuz? İnsan sahip olduklarının nankörü, elde edemediklerinin delisi idi. Ne yazık ki bugünü sevmeyişim, geçmişi özleyişim ve gelecek bekleyişim bundandı. Ta ki, 'bugünün yarın için dün olacağını' anlayana kadar. Evet bugün var ve ben bugünden şikayetçiydim fakat yarın, şikayetçi olduğum bugünüm benim için dün(geçmiş) olacaktı ve ben geçmişimi yine özleyecektim. O yüzden, geçmişe özlemle geleceğe hasretle değil, bugüne minnetle bakmayı öğrendim. Dün geçti, yarın belki de hiç gelmeyecek senin için en değerli zaman şu'an'. Aslında özlediğimiz şey kendimiz idik ve bunu hiç farketmedik zira, çağa yetişmek uğruna kendimize geciktik. Kendi istediklerini yapan ve gelecek endişesi taşımayanlarımız çok azdır. Böyle oluncada zamana yetişip kendimize geç kalıyoruz ve bugün yapamadıklarımıza yarın özlemle bakıyoruz. Bugün yapmayı istiyorken, o gücü kendinize görüyorken yapın, zira 'bugün yarının dünü' olacak ve bugün yapmak istediklerin yine geçmişte kalacak.
Tüm bu sözleri özetleyen Atakan Korkmaz'ın sözünü size aktarmak istiyorum; 'Geç kalmakla erken başlamak arasındaki süreçtir hayat, yaşanmamışlığa ait keşkelerle geleceğe dair kuşkulardan ibaret..'' Hayat, keşke demek için çok kısa, iyi ki demek için ise çok uzun. Bugün senin en büyük iyi kin. Geçmişe eyvallah, geleceğe inşaallah, bugüne elhamdülillah