Bakmayın siz eşeğin adı çıkmış dokuza inmez sekize. İnsanoğlu yaptığı her yanlışı bilinçaltı eşekliğe vurup işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Yoksa gariban eşeğin ne suçu olabilir ki, önüne yemini sırtına yükünü koydunuz mu işini yapar. Bununla da yetinmeyen bizim Kayserili vergi memurlarını atlatmak için bile eşeği aracı olarak kullanır. Bu meşhur söz onlara ait olsa gerek, “Gayseriliyim kanaatim var, gül gibi sanatım var, eşek boyar satarım, bunda benim ne kabahatim var”.
Boyanıp satılan tabi ki eşek değil, Kayseri uyanıklığıyla vergi memurlarının gözü boyanmaktadır asıl olan. Bu olayla da Kayserilinin adı çıkmış olsa gerek eşek sayesinde. Günümüz de bilinçaltı eşekliğe öyle çok müracaat eden var ki Kayserililere bile rahmet okutan cinslerden. Bu ülke bu hale nasıl geldi sanıyorsunuz? Akıl ve iradenin devre dışı bırakılarak menfaat ve çıkarların bilinçaltındaki eşekliğe nasıl yön verdiğine sizlerde şahit oluyorsunuzdur. Hatta zaman zaman müracaat da ettiğiniz oluyordur. Örnekleyip başlayalım mı bilinçaltı eşekliğin nerelerde nasıl uygulandığına?
Geçenler de marketten biraz sebze-meyve bakalım dedik. Pahalılıktan dem vuran birçok vatandaş market arabalarını tıka basa doldurmuşlar. Ürünleri tartan delikanlıya dedim ki, “İnsan yaşamak için mi yer, yemek için mi yaşar?” neredeyse 15-20 dakika düşündü sonra da felsefe yapmaya başladı. “Aslında yemek için yaşıyor olmamız daha mantıklı. Çünkü yemezsek ölürüz” dedi. Beş dakika sonra öleceğini şu teyzeye sorsak, ne kadar alışveriş yapardı acaba? Hepsini teyze yemeyecektir, ölürse de evdekilere kalır dedi. Aslında hiç kimsenin garantisi yok ama ticari kafa tükettirecek ya, sen al torununun torunu ödesinin şekli değişmiş torunun yesin olmuş. Kimsenin doğru olanı bulup uygulamak gibi bir derdi yok.
Gelelim bugüne, malumunuz Tarım kredi kooperatiflerinde indirim olacağı söylendi. Yolumuz düştü uğradık. Hiçbir değişiklik göremedik. Üstelik birçok ürün normal marketlerden daha pahalıydı. ET ürünleri de hiç yoktu. Yine de vatandaşların bilinçaltında bir şeyler kalmış olacak ki içerisi normalinden kalabalıktı. Aldıkları ürünlere baktım genelde bakliyat türü ürünler. Kapıya yakın olan kasaların önünde kuyruktan dışarı çıkamayınca “ne eşeklik ettim de girdim buraya” diye hayıflandım.
Ankara’nın en işlek caddelerinden olan Kurtuluş, Celal Bayar bulvarının olduğu kavşaktayız. Biz kırmızı da beklerken solumuzdaki döner kavşağın içinde bekleyen otomobilden biri bekleme şeridini aşarak tam bize yeşil yandığında önümüzden ok gibi fırlayarak sağımda onu göremeyen araca teğet geçip kazadan kıl payı sıyrıldı. Buna benzer olayları her trafiğe çıktığım da canlı şahidi oluyoruz da Allah’tan dikkatimiz sayesinde kimsenin bilinçaltı eşekliğiyle muhatap olmuyoruz. Olanların haberlerini de akşam fazlasıyla görüyoruz.
Bilinçaltı eşekliğin nereden geldiğini merak edip araştırmaya koyuldum. Öyle ya çoğu yerde okumuşu da cahili de bu yola başvuruyorsa konunun akademik olarak bile araştırılmasına değer bir yanı mutlaka olmalı. Derken, çok mürekkep yalamış profumuzda yakaladık bu heyecanı. Üstün’e Dökmen etiketine zarar verir dedim ama anlatamadım, üstüne başına bulaştırdı. Başörtülü psikolog olamaz deyip bilinçaltındakiler açık etti. Hani siyaset bilememesinden kaynaklanıyor diyeceğim de siyasilerin bilinçaltları bununkinden daha fazla dolu da vaktini saatini beklerle çıkarmak için. Üniversite hocaları böyleyse öğrencileri nasıldır kim bilir diye sormuyorum, gerçeğini zaten yaşıyoruz.
Daha önceleri de defalarca yazdım, kadınlar aralarında anlaşsın biz erkekler her türlü anlaşırız diye. Devlet onca okuttu, iş güç sahibi yaptı AKP döneminde de en fazla kadınlara iş imkânları verildi ama gelin görün ki kronikleşmiş bazı hastalıkları atamamış görünüyorlar üzerlerinden. Biz de umutlandık iş hayatına atılınca klişeleşmiş gelin-görümce-kaynana kavgaları artık tarihe kavuşur sandık. Etraftan gelen bilgiler kavganın bitmediğini, evirilerek şekil değiştirdiğini gördük. Şimdi de çalışıyor, ev de oturuyor tartışmaları baş göstermiş. Gelecekteki kavgaların nüansları artık bu minval üzere tezahür edecek demek ki. Artık bilinçaltların da neleri gizliyor da sonradan ortaya çıkıyorsa?
Liste uzun da ben daha ciddi bir örnekle yazının sonuna doğru yaklaşalım. Gençlik yıllarımızda çok top oynadık, futbola ilgimiz yaşlanınca izlemekte kaldı. Hani biz oynarken daha samimi ve içten oynuyorduk. Onun içinde hakeme makeme gerek kalmıyor dostça bitiriyorduk bize ayrılan süreyi. Paralısında öyle mi oluyor? Futbol federasyonları VARını yoğunu ortaya koyuyor hakem hatalarını önlemek için. Lakin oyuncuların bilinçaltındaki eşeklik maçı kazanma adına her türlü hileye baş vurduruyor. Ne gariptir ki kendi yaptığı eşekliği rakip oyuncu yapınca hakemin üzerine yürüyüp eşekliğe çığır atlatıyorlar adeta. Futbolunda içine ediyorlar. Birçok arkadaşımız artık maç yerine komedi filmleri izlemeye başladı. Onun da bilinçaltı eşekliğinin suyu çıkana kadar devam.
Amacımız ne kimseyi övmek ne de kimseyi yermek. Bu yaştan sonra kimseye yaranmak, bir yerlerden menfaat beklemek gibi bir derdimiz de niyetimiz de yok. Bilinçaltı eşeklik öyle bir had safhaya geldi ki ne devletler birbirleriyle iyi anlaşıyor ne de insanlar da iyi niyet kaldı. Küçük bir kıvılcım her şeyi bitme noktasına getiriyor. Çıkar menfaat ilişkilerinin sürdürülebilirliğin süresini biraz uzatıyor görünmesi teselli kaynağı olsa gerek. Ahlakın çöktüğü toplumların tesellisi bilinçaltı eşekliğin biten menfaatle dışa vurmasıyla son bulur. Biz de bir daha eşeklik edip bu tür konulara girmeyelim, değil mi yani?
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…
