Ehli sünnet mezhebinin temeli Emevilere dayanır. Emevi devletinin kuruluş temeli de Şam’a dayanır.
O dönemde bunlar her ne kadar mezhep olarak adlandırılmasa da ortaya çıkış sebepleri iktidar kavgasına dayalıdır.
Bugün Şam’da ehli sünnet karşıtı Nasraniler hakimken bu düşünce deki Şia’nın en güçlü savunucusu da İran’dır.
Günümüzde ehli sünnetin en güçlü savunucusu da Türkiye olsa gerek. Tarihin derinliklerine fazla girmeden bugünden devam edelim konuya.
O dönemlerde olduğu gibi günümüzde de iktidar savaşlarında mezheplerin önemli rol oynadığı İslam coğrafyasının birlik sağlayamadığından her hâlükârda belli oluyor.
Ne garip tecellidir ki ülkemizdeki ehli sünnet bilgilerinin çoğu da Şia kaynaklı olduğundan müntesipleri de habersiz.
Acı olan başka bir gerçekte şu ki, normal vatandaşların hiç biri inandığı ve amel ettiği mezhebe ait hiçbir kitap okumadığı gibi ne İmam-ı Azamı ne Maturudiyi bilmiyorlar.
Aslına bakarsanız bizde inanç mezhepden ziyade din, vatan, bayrak olarak formatlanmış. Kulaktan dolma mezhep anlayışıyla bu da oldukça doğal bir durum.
Doğal olmayan ise Kur’anın her mezhebe göre faklı yorumlanması. Bu anlayış ümmetin coğrafyasını da ümmeti de parçalıyor.
Bunu en net,kahraman ordumuzun başlattığı Barış Pınarı operasyonunda anlıyoruz.
Yıllardır teröre ses çıkarmayanalar, ümmetin akan kanına duyarsız kalanlar bugün akan kanın durdurulması için başlatılan operasyona hep bir ağızdan senfoni tuttururcasına karşı çıkıyorlar.
Yine yıllarıdır batıyı düşman gösteren batı uşakları batılılara aynı senfonide eşlik ediyorlar.
Mazlum ve müstezaaf halkların da tek umudu Türkiye oluyor. Ok yaydan çıktı bir kere geriye dönüş yok. Tarih yeniden yazılıyor ve bizde buna canlı tanıklık ediyoruz.
Sefer bizim zafer Allah’ındır, Rabbim Muvaffakiyetler nasip etsin İnşallah.
Haydi kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…