Saklı bilgiler-2
Sosyal medya da paylaşılan bir bilgiyi gazeteci arkadaşın biri beni de etiketleyerek sayfama yapıştırmış. Sosyal medyayı kullanmaya başladığımdan beri hiç kimseyi etiketlemedim, hoşlanmıyorum da ama birileri beni defalarca etiketledi. Hani bilgilerin çoğu asparagas olmasa eyvallah diyeceğiz ama sadece birilerinin emellerine yarayacak bilgiden öteye geçemeyen bu bilgilerin etiketlenmesi hoş olmuyor.
Gelelim malum paylaşılan bilgiye. TBMM ilk yılları ve meclis cumhurbaşkanını kim seçsin tartışıyor. Bir kısım vekiller halk seçsin derken bir kısmı da parlamento seçsin diye önerir. Atatürk devreye girer ve; “halk, cumhurbaşkanını seçerse ileride seçilen cumhurbaşkanı diktatörlük yapar, parlamentonun seçmesi daha uygun” der. Atatürk böyle bir şey söyledi mi söylemedi mi bilemiyoruz lakin bildiğimiz bir çok söylem ve eylemleriyle örtüşüyor mu biz ona bakar ona göre de yorum yaparız.
Bir de ilk okuldan üniversite bitinceye kadar inkılap tarihi okutulmasına karşın bu tür bilgilerin niye olmadığını sorgularız. Özellikle benim dikkatimi çeken Ak parti iktidarında Atamıza ait olduğu iddia edilen bu tür bilgilerin çoğalmış olması. İddia sahiplerine şunu sormak lazım; Ata’ya ait bu bilgiler niye tarih boyunca değil de şimdi ortaya çıkarılıyor? Ya da bu bilgiler niye saklandı, saklanmakta amaç neydi? Bunlar cevap bekleyen sorular. Gelelim sözdeki çelişkiye. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen dünya lideri bir şahıs cumhurbaşkanını millet seçerse ileride diktatörlük olur der mi? Milletinin gönlünde taht kurmuş bir lider bunu der mi? Bunu ancak mankenliği medeniyet sanıp “dağdaki çobanın oyu ile benim oyum aynı olamaz” diye milletin bir ferdi olan çobanın oyunu küçük gören cehalet fukarası kendini çok bilmiş sanan manken hatun der.
Cehalet bununla sınırlı kalsa eyvallah diyeceğiz de bir de diğer boyutu var bu tarz anlayışların. Peygamber efendimiz kızı Fatıma’ya hitaben “ ey kızım Fatıma babam peygamber diye sakın ibadetlerinde gevşeklik etme. Peygamber baban olarak ben bile sana bir şey yapamam” derken birileri çıkıp “bizim şeyhe tabi olmazsan cennete giremezsin” iddiasında bulunur. Neye istinaden, “şeyhi olmayanın şeyhi şeytan”mış. Bu sözün dayanağı nedir Allah aşkına? Peygamber bile kızını kurtaramıyorsa şeyhe kurtarma yetkisini kim veriyor? Her canlı ölümü tadacağı gibi her nefis de kendi hesabını kendi verecek Allah’a. Annenin çocuğunu bile tanımayacağı hesap günün de hesapların tek tek görüleceği yine Kur’anın bize bildirdikleri arasında. Kur’anın insana yüklediği sorumluluğu üzerinden alıp onları gevşekliğe, tembelliğe sevk eden bu anlayışın kime ne faydası var?
İnsanları doğru kaynaklara, doğru bilgilere yönlendirmek gibi erdemli bir davranış varken neden ben olmazsam sen olmazsın mantığıyla yanlış yönlendiriyorsunuz? Kur’an bize tam tersini öğretiyor, sen varsan ben de varım. Herkes bildiğiyle amel işlerse Allah bize bilmediklerimizi öğretecektir.
Selam ve dua ile hoşça kalın esen kalın….