Adabın belki de olmadığı tek yer siyaset.
Siyaseti de adabına göre yapmak isteyenler başarılı olamazlar.
Yemenin, yatmanın, yürümenin, ibadetin, hatta verilen sadakanın bile adabı var.
Yerinde, erkanına uygun olmalı.
Olmalı ki her iki tarafa da bal olsun.
Evde herkes açtır ama, Türk’ün adeti sofrada büyük başlar öncelikle.
Afiyet olsun der yemek yenir.
Yatakta eş bekletilmez mesela.
Suyun bir içme adabı var mesela.
Kıbleye yönelip çömelerek içilir.
İslam adabı tıbbın da işaret ettiğidir mutlaka.
Misafir olacağız mesela bir komşuya.
Ne yaparız, haber göndeririz.
Müsait misiniz diye.
Evet denir se gideriz, değiliz denirse eyvallah der haber bekleriz…
Oğlunuzu evlendireceksiniz.
Çizilen bir rota var.
Evin hanımları tanışır.
Hoş beşten sonra falan akşam hayırlı bir iş için geleceğiz denir.
Sevdirdiysen kendini buyur edilirsin.
Aksi halde kız mutlaka okuyor dur veya sözlüsü vardır.
Reddin adabıdır bu.
İtiraz edebilir misin?
Hayır…
İlla aç kapıyı ben geleceğim diyebilir misin?
O kadar yobaz olduğunu sanmıyorum.
Olmamalı da…
Demek ki ne imiş.
Adabın temeli olumlu tavır, hareket ve iletişim.
Size açık açık kız yok diyene 'Hayır ben söke söke alırım' diyebilir misin?
Denir denmesine ama bunun altında karakter zafiyeti vardır o zaman.
Bazen istisnalar olur toplumumuzda.
Bunlarda kaideden sayılmaz.
Vize almadan, pasaportun olmadan normal yollardan çıkabilir misin yurt dışına.
Çıkarsan göze alacaksın cezasını.
Ama kapıda, ama gittiğin ülkede..
Fare değilsin nihayetinde.
Fiyakalı elbise, makam, hukuksuzluğu hukuka uydurabilir mi?
Hayır.
Yeltenirsen suç işliyorsun demektir.
Ne olursan ol…
Sen kimseyi sevmeye mecbur değilsin.
Tabi sevilmekte de diretemezsin.
İstenmiyorsan gitmeyeceksin.
Unutulmamalı; isteksiz aşktan soy türemez…
Benden söylemesi…