G-GBGQR9HF6V
Yunan yönetmen Chrysovalantis Stamelos, "Journey Through Smyrna" (İzmir'e Doğru Yolculuk) adlı filminde işlediği smyrneika müziğine ilişkin, "Türkçe konuşanlar Yunanistan'a, doğuyla batının sentezi, farklı bir müzik türü taşıdı. İşte İstanbul, İzmir ya da Anadolu özellikleri taşıyan bu müziğe smyrneika diyoruz." dedi.
Birçok festivalden sonra ağustos ayında gerçekleşen 1. Kıyıdan Kıyıya/Türkiye-Yunanistan Film Festivali'ne katılan Stamelos,, "Hello Anatolia" adlı ilk belgesel filmini ve "İki kültür, bir müzik, bir yolculuk" diye tanımladığı ikinci belgeselinin hikayesini anlattı.
Stamelos, 11 yıl önce bir Türk kızıyla evlenip New York'tan İzmir'e taşındığını belirterek, "Buraya yerleştikten sonra, bir belgesel çekmek istedim. İlk filmim 'Hello Anatolia' (Merhaba Anadolu) benim hikayemi anlatıyor. Benim vatanım Çeşme. Anne tarafından büyük dedelerim, Çeşme'de yaşıyordu. Çeşme'den Yunanistan'a gittiler. Bu hikayeyi araştırmak, eski evleri bulmak, okumak ve öğrenmek istedim." diye konuştu.
"Anadolu özellikleri taşıyan müziğe smyrneika diyoruz"
Film üzerinde düşünmeye başladığını aktaran yönetmen, şunları kaydetti:
"Bir Yunan-Amerikalı olarak, İzmir'in benim için büyük önemi var. Geçmişte kalmak istemiyor, geleceğe bakmak istiyorum. Evlendikten sonra herkes sordu; 'İzmir nasıl? Orada nasıl yaşıyorsun? Yeni olan ne gördün?' Aklıma belgesel yapma fikri geldi. ABD'den destek aldım. Böylece Yusuf (Saygı) ile çekime başladık. Atalarımın geçmişini, tam olarak nasıl bir şey yaşandığını, en önemlisi de bugün ne durumda olunduğunu ve neler yapabileceğimizi işledik. O film büyük bir başarı elde etti. Prömiyerini New York'ta yaptık. ABD'nin birçok eyaletiyle Yunanistan'da ve başka ülkelerde gösterildi. Gerçekten büyük bir başarı kazandı."
Chrysovalantis Stamelos, yarı belgesel yarı müzikal türündeki ikinci filmi, Journey Through Smyrna'ya da değinerek, "Biz, Anadolu'da yaşamış Rumların yaptığı müziğe smyrneika diyoruz. Göç sırasında birçok Rum, Anadolu'dan Yunanistan'a gitti. Gittiklerinde Yunan halkı onlara, 'Siz Türksünüz.' dedi. Ama aslında onlar Rum'du. Türkçe konuşanlar Yunanistan'a, doğuyla batının sentezi, farklı bir müzik türü taşıdı. İşte İstanbul, İzmir ya da Anadolu özellikleri taşıyan bu müziğe smyrneika diyoruz." ifadelerini kullandı.
"Herkes sirtakiyi Yunan müziği sanıyor"
Filmin ortak yapımcısı Georgia Papadapoulou'ya bu konudan bahsettiğini dile getiren genç yönetmen, şunları söyledi:
"İzmir'de bir smyrneika konseri yaptığımızı düşünsene dedim. Çünkü gerçekten kimse bilmiyor. Herkes sirtakiyi Yunan müziği sanıyor. Sirtaki, 1950'lerde Yunan filmlerinde kullanılan müziğe deniyordu. Yunan müziği gerçekten çok çeşitli. Bizde, Türkiye'deki çiftetelli ve horon ile aynı kökten beslenen çok çeşitli müzik ve danslar var. Savaş dolayısıyla bu ağacın dalları başka yönlere dağılmış.
Bizler komşuyduk. Birlikte yaşıyorduk. Birbirimizin dilini konuşuyorduk. Yunanistan'dan gelen çoğu Türk, Türkçe bilmiyordu. Anadolu'dan gelen birçok Yunan da Yunanca bilmiyordu. Bu müzik bizlerin 2 farklı kültürü olduğunu gösteriyor. Kültürler farklı olabilir. Ancak aynı köklere sahibiz. Müzikte Türkiye ile paylaştığımız bu ortak kökeni Türk izleyiciyle de paylaşmak istedim."
Yönetmen Stamelos, film için bir araya gelen müzisyenlerin konserlerine de yer verdiklerini söyleyerek, "Bu film, modern tarihimizde şimdiye kadar yapılmış ilk örnek. Bu müzik İzmir'de doğmasına rağmen, profesyonel olarak İzmir'de hiç çalınmıyor. Caz müziğin doğduğu topraklarda hiç çalınmadığını düşünebilir misiniz? Ancak bu müzik buralarda (Türkiye'de) hiç çalınmamış. Biz belgeselde de diyoruz ki, bu müziği kendi vatanına geri getiriyoruz. Müzik ülkelerin sınırlarıyla sınırlandırılamaz. Kalbimizde, anılarımızda, kültürümüzde mevcut ve her jenerasyonla yaşama devam ediyor. Şu anda bu müziği yapan genç müzisyenlerimiz var." değerlendirmesinde bulundu.
"İnsanları birleştirmek istedim"
Ailesinin 1922'de Çeşme Dalyan'dan ayrıldığını, bazı akrabalarının ise Alaçatı'dan olduğunu vurgulayan yönetmen, çok yaşlıların, ölmeden önce bir kez daha görmek üzere İzmir'e geri döndüğünü ancak kendi jenerasyonundan İzmir'e dönen tek kişinin kendisi olduğunu vurguladı.
Stamelos, insanları birleştirmek istediklerini ve film aracılığıyla bunu başardıklarını düşündüğünü kaydederek, şöyle devam etti:
"Film Atina'da başlıyor. Türk müzisyenler, Yunan müzisyenlerle prova yapmak üzere Atina'ya gidiyor. Daha sonra hep birlikte İzmir'e gelerek İzmir'de de konsere kadar birkaç gün prova yapıyorlar. Film, birlikte çalışırken yaşadıkları gelişmeyi, birbirlerini daha iyi anlamaya başlamalarını, birlikte bu müziği daha iyi yapabilmelerini gösteriyor. Bütün bunlar ortak yapımcım aynı zamanda NeaBanda müzik grubunun menajeri Georgia Papadopoulou ile oldu. Sadece tarihi bilgilerin değil, yorumlanan tüm şarkıların da geçmişini bilen asıl profesyonel kişi Georgia'ydı. Nereden çıktığını, ilk kimin söylediğini, orijinalinin kime ait olduğunu hepsini biliyordu."
Chrysovalantis Stamelos, o dönem, bugün artık olmayan karma bir komşuluk olduğunu, tarihi doğru anlayabilmek için bu gerçeği kabul etmek gerektiğini dile getirdi.
İki toplum arasında köprü kurmak istediklerine dikkati çeken yönetmen, medyadan yansıyan tavrın yerine insani etkileşimi gösterdiklerini aktardı.
Stamelos, yeni filminde yine bu bölgeden, hem yerel hem global izleyiciye uygun bir konuyu işleyeceğini söyleyerek, "Belgesel film yapmak bir okul gibi. Çalışacağınız konu üzerinde belki de normalde yapmayacağınız şekilde yoğun araştırma ve analiz yapmalısınız. Bu bir tutkuya dönüşüyor zamanla. Sadece hedeflediğiniz şeyi yapmak istiyorsunuz." dedi.
Filmde, Alexandros Psomopoulos, Aris Konidaris, Giorgos Zorgrafos, Mihalis Bakalis, Ria Ellinidiou, Socratis Desypris, Nikos Plios, Giannis Baxevanis, Evrim Ateşler, İsmet Çakmak ve İbrahim Kurnaz'dan oluşan NeaBanda grubunun İzmir'in tarihi sokak ve mekanlarında yaptığı prova ve konser görüntülerine yer veriliyorAA