Hocam, bu unutma eğrisi denen şey tam olarak nedir? Sürekli karşımıza çıkıyor, ama bir türlü anlam veremiyoruz. Sanki beynimiz bizimle oyun oynuyor gibi. Bu eğri neden hepimizi bu kadar zorluyor?
Samet Tuncay: Unutma eğrisi dediğimiz şey, aslında beynimizin yeni bilgiyi nasıl işlediğini ve nasıl unuttuğunu anlatan bir süreç. Şöyle düşün: Bir şeyi öğreniyorsun, diyelim ki yeni bir İngilizce kelime. Beynin önce bu bilgiyi kısa süreli hafızaya kaydediyor, ama hemen ardından kendine şu soruyu soruyor: “Bu bilgi bana lazım mı? Eğer değilse, neden tutayım ki?” Eğer beynine o kelimenin gerekli olduğunu tekrarlarla veya kullanarak hissettirmezsen, bilgi hızla silinmeye başlıyor. Özellikle ilk saatler çok kritik, çünkü beyin o sırada yeni bilgiyi elden geçiriyor ve adeta “Temiz mi? İşe yarar mı? Hayır mı? Tamam, o zaman sil” diyor. İşte unutma eğrisinin zorluk çıkarmasının sebebi bu! Ama dürüst olalım, beynin bu temizlik huyu olmasa, muhtemelen kafamızda bir bilgi çöplüğü olurdu. Yine de, iş İngilizce öğrenmeye gelince bu sistem pek işimize yaramıyor.
Hocam, tamam Türkçe bizim ana dilimiz olduğu için böyle bir sıkıntımız yok ama İngilizce öğrenirken neden bu kadar zorlanıyoruz? Her öğrendiğimiz kelimeyi unutmak zorunda mıyız?
Samet Tuncay: Çok doğru bir noktaya değindin! Türkçe bizim doğal ortamımızda öğrendiğimiz bir dil. Bebeklikten itibaren her yerde Türkçe duyduk, Türkçe konuşan insanlarla etkileşimde bulunduk. Beyin, “Bu dil hayati, öğrenmem şart” dedi. Ama İngilizce için aynı şey geçerli değil. Günlük hayatında İngilizce konuşan biriyle sürekli iletişimde değilsen, beynin İngilizce’yi hep bir yabancı olarak görüyor. Düşünsene, “Hello” demeyi öğreniyorsun ama sabah kalktığında hala “Günaydın” diyorsun. Beyin şöyle düşünüyor: “Ee, zaten bunun bir Türkçe karşılığı var. Neden bu İngilizce versiyonu saklayayım ki?” Bir de işin içine pasif öğrenme giriyor. Yani, bir kelimeyi öğreniyorsun ama onu hiçbir şekilde kullanmıyorsun. Beyin de bunu ciddiye almıyor. “Bu kelime hiçbir işine yaramayacak, sil gitsin” diyor.
İyi de hocam, beynimize bunu nasıl anlatabiliriz? Yani, beynimize “Bu bilgi benim için önemli, bunu sakla” demenin bir yolu var mı?
Samet Tuncay: Var tabii ki! Ama beynine sözlerle değil, davranışlarla anlatman lazım. Beyin, tekrarı seviyor. Ona bir şeyin önemli olduğunu göstermek istiyorsan, o bilgiyi sık sık kullanmalısın. Ama tekrar etmek deyince yanlış anlamayın, sıkıcı bir şekilde bir kelimeyi yüz kez yazmaktan bahsetmiyorum. Mesela, bugün bir kelime öğrendin diyelim. O kelimeyle bir cümle kur, ertesi gün o cümleyi tekrar söyle, üç gün sonra bu cümleyi farklı bir bağlamda kullanmaya çalış. Aralıklı tekrar dediğimiz bu yöntem, beynine “Bak, bu bilgi hala kullanılıyor, sakla bunu” mesajını veriyor. Kullanılmayan bilgi beyin için çöp demek. O yüzden, öğrendiğin her şeyi günlük hayata sokmaya çalış. Diyelim ki “apple” kelimesini öğrendin. Ertesi gün markete gittiğinde kendi kendine “I need to buy an apple” de. O kadar basit aslında!
Ama hocam, tekrar etmeyi kim seviyor ki? Sürekli aynı şeyleri çalışmak hem sıkıcı hem de yorucu. Daha eğlenceli bir yolu yok mu bunun?
Samet Tuncay: Kesinlikle haklısın, kim aynı kelimeleri tekrar tekrar çalışmak ister? Ama tekrarları eğlenceli hâle getirmenin yolları var. Mesela, öğrendiğin kelimelerle saçma sapan, komik cümleler kurabilirsin. “My dog is a scientist” gibi bir şey düşün. Bu tür absürt ifadeler beynin ilgisini çeker, çünkü sıradanlıktan uzak. Ya da bir kelimeyi ezberlemekte zorlanıyorsan, onu bir hikayeye dahil et. Diyelim ki “elephant” kelimesini öğrendin. “There is an elephant in my living room” gibi bir cümle kur. Beynin bunu unutmaz, çünkü sıradışı şeyleri daha kolay hatırlar. Bir de oyunlar var tabii. Kelime kartlarıyla hafıza oyunları oynayabilir, hatta İngilizce öğrenmeye yönelik uygulamalardan yardım alabilirsin. Öğrenirken eğlenmek işin anahtarı!
Peki hocam, İngilizce öğrenenlerin yaptığı en büyük hata ne sizce? Yani, biz nerede yanlış yapıyoruz?
Samet Tuncay: Ah, bu çok net: Öğrendiğiniz şeyleri hayatınıza dahil etmemek! Birçok öğrenci, İngilizceyi sadece ders kitabında bırakıyor. Kitabı kapattıkları anda öğrenme süreci de bitiyor. Halbuki dil öğrenmek böyle bir şey değil. Yeni öğrendiğin kelimeyi hemen hayatına sokman lazım. Mesela, “book” kelimesini öğrendin. Hemen odandaki kitapları işaret edip “This is my book” demelisin. Dili yaşamak gerekiyor, sadece öğrenmek yetmez. Bir diğer büyük hata da pasif öğrenme. Sadece kelimeleri okumak veya dinlemek yeterli değil. Onları konuşarak, yazarak ve hatta şarkı söyleyerek aktif bir şekilde kullanmalısın. Dil, hareket ister!
Hocam, unutma eğrisini tamamen tersine çevirmek mümkün mü? Yoksa her öğrendiğimiz şey er ya da geç unutulacak mı?
Samet Tuncay: Şöyle söyleyeyim, unutma eğrisini tamamen yok etmek mümkün değil, ama kesinlikle onu kontrol altına alabilirsiniz. Bunun için iki şey lazım: tekrar ve bağlam. Bir bilgiyi sadece öğrenmek yetmez, onu bir yere oturtmalısınız. Mesela, bir kelime öğreniyorsanız, o kelimeyi sadece cümle içinde kullanmakla kalmayın, onunla ilgili bir hikaye yazın, bir resim çizin ya da bir şarkı yapın. Beyin bağlamları sever. Bir şeyin bir anlamı ve hikayesi varsa, onu saklamak konusunda daha istekli olur. Ayrıca, öğrenmeyi zamana yaymak çok önemli. Bugün öğrendiğiniz bir bilgiyi hemen ertesi gün, sonra üç gün sonra, bir hafta sonra tekrar edin. Bu aralıklı tekrar yöntemi, bilgiyi kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya taşır.
Peki hocam, İngilizce öğretmenleri olarak biz öğrencilerimize unutma eğrisiyle başa çıkmaları için nasıl yardımcı olabiliriz?
Samet Tuncay: Öğretmenler burada kilit bir rol oynuyor. Öncelikle tekrarları eğlenceli hâle getirmeliyiz. Sınıfta kelime oyunları oynayabilir, öğrencilere hikaye yazdırabiliriz. Mesela, öğrendikleri kelimeleri kullanarak bir tiyatro sahnesi oluşturabilirsiniz. “You are a king, and you need to save the queen!” gibi bir bağlam yaratmak hem öğrencileri motive eder hem de bilgiyi daha kalıcı hâle getirir. Ayrıca, öğrencilere dilin gerçek hayatta nasıl işe yaradığını göstermek çok önemli. “Bakın, bu kelimeyi öğrendiniz. Yarın bir yabancı turistle karşılaşırsanız bu cümleyi kullanabilirsiniz” gibi bir bağlantı kurmak lazım. Dil, sınıfın dışına taşmadıkça unutulmaya mahkûmdur.
Motivasyon eksikliği unutma eğrisine etkiler mi? Öğrenciler genelde “Ben bu dili öğrenemeyeceğim” diyor, bunun önüne geçebilir miyiz?
Samet Tuncay: Kesinlikle, motivasyon dil öğrenmede çok önemli. Eğer öğrenci bir şeyin neden önemli olduğunu anlamazsa, beynine de bunu anlatamaz. Beyin “Bu bilgi işe yaramaz” deyip siler. Bu yüzden, öğrencilere somut hedefler koymalarını öneriyorum. Mesela, “Bu hafta şu beş kelimeyi öğrenip her biriyle bir cümle kuracağım” gibi bir hedef. Küçük adımlarla başarı elde ettikçe özgüven artar ve motivasyon yükselir. Ayrıca, öğrencilere başarılarını fark ettirmek çok önemli. “Harika bir cümle kurdun, bravo!” demek bile öğrencinin dil öğrenme motivasyonunu inanılmaz artırır.
Son olarak hocam, bu unutma eğrisine karşı mizahın bir etkisi var mı? Eğlenerek öğrenmek gerçekten işe yarıyor mu?
Samet Tuncay: Kesinlikle evet! Beyin eğlenceli şeyleri unutmuyor. Mizah, bilgiyi sıradanlıktan çıkarıp akılda kalıcı hâle getiriyor. Mesela, öğrendiğiniz kelimelerle saçma ve komik cümleler kurun. “My cat is a lawyer” gibi. Bu tür cümleler hem sizi güldürür hem de bilgiyi hatırlamanızı kolaylaştırır. Ayrıca, mizah öğrenme sürecini bir yük olmaktan çıkarıp keyifli bir aktiviteye dönüştürür. Düşünsene, bir yandan öğreniyorsun, bir yandan da gülüyorsun.