Semih Taşyürek, dünyaya gözlerini Diyarbakır’da açtığında bir gün herkes tarafından tanınan biri olacağını bilmiyordu elbette. Hayatını üzerine oturttuğu, ev, simit tezgâhı, tatlı tezgâhı üçgeninden çıkabileceğine dair bir umudu da yoktu belki de. Ama bu günlere gelebilmesinin ateşleyici gücü, motivasyon unsuru tüm bu yaşadıkları oldu.
Sabahları erkenden kalktı, simit sattı. Ağabeyleri ile birlikte tatlı tezgahlarında satışlar gerçekleştirdi. Çalıştığı her ağabeyinden gerek hayata gerekse ticarete dair parayla satın alınamayacak tecrübeler edindi. Ama fark etti ki ruhu bu kalıba sığmıyordu. Hayatını tatlı ve simit satarak devam ettirmek istemediği için ağabeylerine rest çektiği bir gün henüz o küçük yaşlarında soluğu İstanbul’da aldı. Sokaklarda geçirdiği birkaç günün ardından kendisini işe alan birinin sayesinde hem iş hem de kalacak yer sahibi olmuş oldu.
Ama İstanbul’da da fazla kalmayan Semih Taşyürek, tavsiye üzerine turizm sektöründe çalışmak amacı ile Alanya’ya gitti.
Komi olarak işe başladığı Alanya’nın ardından daha birçok turizm bölgesinde de çalışan Semih Taşyürek, yaşamayı düşündüğü hayatın bu olmadığını fark ettiği anda kendisine verilen “Başkalarının romanını okuma, kendi romanını yaz!” tavsiyesi ve okuması için verilen bir kitap ile hayatının dümenini bambaşka alanlara kırdı. Artık kendi romanını yazmanın peşindeki Taşyürek, keşfettiği internet dünyasında kendisine yer edinebilmek amacı ile kendince içerikler üretmeye başladı. Fıkralar anlattı, sokak röportajları gerçekleştirdi, komik olaylar ile insanların yüzlerine gülümsemeler yerleştirdi.
Fenomenler unutulur, kalıcı olmak isteyenler samimi olmalı kendilerini sevdirmeli diyerek tek sermayesi olan samimiyeti ile insanlara yaklaştı. Kendisini başarıya ulaştıran da samimiyeti oldu. Herkesin istediği ama cesaret edemediğine cesaret ederek başarıya ulaştı. Bugün internette ürettiği içerikler ve yayınladığı klipler ile yüz binlere seslenen Semih Taşyürek, misyonunu ön yargıları yıkmak olarak açıkladı.