Enstitünün öğretmen ve usta öğreticileri tarafından uzun süren araştırmalar sonucu geleneksel olarak yapılışı ve kullanılan materyaller belirlenip el işçiliğiyle üretilen bebekler ve kıyafetleri, geçmişe ışık tutuyor.
Bebeklerin üzerindeki kıyafetler ve özellikleri, yöre halkının daha önce kullandığı kültürü geleceğe aktarıyor. Aynı zamanda bebekler, çocukların oynayabileceği tarzda işleniyor.
Öğretmen Şükran Özgen koordinatörlüğünde, Emine Ergül, Betül Gül Yavuz, Ayfer Çobanoğlu, Nevin Durmuş, Çiğdem Özcan, Ebru Kızılkaya, Yıldız Yavaş Acar, Şule Öz ve Resul Makav tarafından üretilen bebekler, enstitü bünyesinde satışa da sunuldu.
Enstitü müdürü Nilüfer Karakoç, Türk toplumunun çok zengin bir giyim kültürünün bulunduğunu, Bursa'nın da bunda önemli bir yere sahip olduğunu söyledi.
Bursa'da geleneksel giysiler noktasında ilk akla gelen bölgenin Keles ilçesi olduğunu belirten Karakoç, şöyle devam etti:
"Keles yöresi, yakın zamana kadar özel günlerinde, düğünlerinde, giydikleri kıyafetler, aksesuarlar, işlemeler, desenlerle duygularını, düşüncelerini adeta bir sanata dönüştürerek, kıyafet olarak üzerlerinde taşımışlardır. Keles bebeğini tekrar yaşatma adına çalışmalara ve araştırmalara başlamıştık. Keles giysileri, bu bebeklerde kendine vücut bulmuş. Bu bebeklerin üzerindeki giysilerin de yeni nesle kendini tanıtma fırsatı bulacağı düşüncesiyle yapımına başladık. Günümüzde çocuklarımızın manken gibi bebekleri giydirip bunlardan mutlu olduğunu gördüğümüzde hem onları mutlu edelim hem de mutlu olduklarında kendi kültürlerini tanısınlar düşüncesiyle hareket ettik. Keles bebeğinin yapımı ile kültürümüzü yeniden tanıtmak amacıyla alanında uzman öğretmenlerimizle bu çalışmaları yapıyoruz."
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde üretmeyi sürdürdüklerini vurgulayan Karakoç, kendisini geliştirmek ve yeni bir hobi kazanmak isteyenlerin Olgunlaşma Enstitüsüne gelebileceğini ifade etti.
"Kıyafetler Anadolu kadınının ruhunu gösteriyor"
Proje koordinatörü Şükran Özgen ise Anadolu kadınının yaşadığı yeri, çadırını süslerken dokuduğu ürünleri kullandığını, bunların da kilimler, örtüler olduğunu aktardı.
Çeşitli renk, desen ve motiflerin Anadolu kadınının giysilerinde işlendiğini dile getiren Özgen, günümüzde giysilerde çağın gerektirdiği şekilde değişiklikler olduğunu bildirdi.
Özgen, "Bu yöresel giysiler, şehir merkezlerine uzak yerlerde yaşatılıyor, Bursa'da da Keles ve köylerinde var. Oralarda kadınlar hala özel günlerde bayramlarda, düğünlerde bu giysileri giyiyor. Enstitümüzün misyonu, geleneği geleceğe taşımak olduğu için bu bebekleri üretmeye başladık." dedi.
Özgen, araştırmalarında birçok ülkenin kendi yöresel bebeklerini yaşattığını gördüklerini anlattı.
Giysi kültürünün aktarımında çocuklara yönelik materyallerin önemine değinen Özgen, şöyle konuştu:
"Bu bebeklerin üzerindeki kıyafetler, Keles yöresi kadınlarının giydiği aynı kıyafetler. Boyutlar küçülünce bire bir olmasına özen gösterdik. Tamamı el işçiliği. Burada Keles başlığı çok önemlidir; yörede buna pullu fes derler, doğada bulunan bütün renkleri içinde barındırıyor. Kıyafetler Anadolu kadınının ruhunu gösteriyor bize. O bölgede 'belik' denilen, araya kırmızı iplerin geçirildiği saç örgü detayları var. İşlemeleri bir şekilde zamanında iç çamaşırı olarak kullanılmış, pamuklu kumaşlardan yapılma göynek ve şalvarı var. Üçetek denilen iki tarafı yırtmaçlı, arkası işlemeli giysi bulunuyor. En son üzerinde 'güdük' dediğimiz cepken yani yeleği bulunur. Elle dokunan patikleri de var."
Okulun araştırma bölümü sayesinde detaylara ulaşabildiklerini bildiren Özgen, Keles bebeklerinin büyüklerin de ilgisini çektiğini sözlerine ekledi.AA