10345,13%1,75
40,07% 0,07
46,85% -0,22
4275,42% 0,22
6833,05% 0,21
Standart
yani 450 mL tam kan bağışıyla vücutta sadece 200-250 mg demir kaybedilir. Yetişkin bir
erkekteki demir miktarının ortalama 1.000 mg, kadında ise 300-500 mg civarında olduğu
unutulmamalı diyen Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
Doç. Dr. Melda Özdamar, “Kan verdikten sonra yaşanan demir kaybı, dengeli bir
beslenmeyle birkaç hafta içinde yerine konabilir. Herhangi bir sağlık problemi yoksa
erkeklere üç ayda bir, kadınlara ise dört ayda bir kan bağışı yapmaları önerilir” dedi.
Kan bağışının kalıcı hiçbir zararı olmadığına aksine pek çok faydasının bulunduğuna dikkat
çeken Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Melda
Özdamar, “Ancak bazı kişilerde gerekli tedbirler alınmazsa geçici de olsa bir kansızlık
görülebilir. Örneğin halihazırda kan kaybeden adet dönemindeki kadınların, yetersiz
beslenenlerin veya vegan bir yaşam tarzına sahip olanların dikkatli olması gerekir. Bu tip
faktörler nedeniyle kan bağışından hemen önce hemoglobin seviyesi ölçülür ve düşük çıkarsa
bağışa izin verilmez. Kan bağışı yapan kişinin sonraki günlerde kırmızı et, tavuk, balık, ıspanak
ve mercimek gibi demirden zengin gıdalarla beslenmesi kıymetli. Bunun yanı sıra demir
emilimini azaltacak çay ve kahve tüketiminden de bir süre uzak durmak gerekir” dedi.
Vücuttaki kanın yüzde 8 ila 10’u bağışlanıyor
Tam kan bağışında yaklaşık 450 mL kan toplandığını ve bunun vücuttaki toplam kanın yüzde 8
ila 10’una denk geldiğini vurgulayan Özdamar, “Sağlıklı bireyler için tamamen güvenli olan bu
işlem ortalama 5-10 dakikalık bir sürede tamamlanır. Totalde kayıt işlemleri, doktor
muayenesi, kan bağışı ve ikram ile 30-40 dakika zaman alır. Kan alımı sırasında bağışçının
durumu düzenli olarak izlenir. Sonrasında verilen meyve suyu ve hafif yiyeceklerle, kan
basıncında ani düşüş veya baş dönmesi gibi yan etkilerin önlenmesi amaçlanır. Bağışçıya; bol
sıvı tüketmesi, iki saat sigara içilen mekanlarda bulunmaması ya da tütün ve ürünlerinden
uzak durması, ağır egzersiz yapmaması ve kolunu birkaç saat aşırı kullanmaması önerilir.
Alınan kan laboratuvarda incelenir ve HIV (AIDS hastalığı), Hepatit B ve C, Sifiliz gibi bulaşıcı
hastalıklara karşı serolojik testlerle taranır. Testleri geçen kanlar farklı hastaların kullanımı
için hazır hale getirilir” dedi.
50 kg altındakiler kan bağışçısı olamıyor
Kan vermek isteyen kişinin; genel sağlık durumunu, kullandığı ilaçları ve seyahat geçmişini
belirteceği bir formu doldurması gerektiğini açıklayan Özdamar, “Formdan sonra ilgili sağlık
personeli nabız, tansiyon, ateş ölçümü ile kısa bir fiziksel muayene yapar. Hemoglobin testi
için ise parmaktan küçük bir kan örneği alınır. Eğer kişi sağlıklıysa ve belirli bir kilonun
üstünde olmak, enfeksiyon riski taşımamak gibi temel kriterlere uyuyorsa bağış için onay
verilir. Uygun bulunmayan kişiler ise bilgilendirilir ve başka bir tarihte tekrar başvurmaları
önerilir. 18-65 yaş aralığında olmak, minimum 50 kg olmak, bulaşıcı hastalık taşımamak, ideal
tansiyon ve hemoglobin değerlerine sahip olmak istenen temel kriterler arasında” dedi.
Sağlıklı bir bağışçının torba kan verdikten birkaç saat sonra tamamen normal hayatına
dönebileceğinin altını çizen Özdamar, “Ancak kolda şiddetli ağrı, kan birikmesi, iğne yerinde
büyük şişlik, iltihap, sıcaklık artışı, 24 saatten fazla devam eden baş dönmesi veya baygınlık
hissi gibi şikayetler varsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı” uyarısında bulundu.
Diş çekiminden sonra bağış için zaman gerekiyor
Kan bağışının bazı durumlarda geçici olarak, bazı durumlarda ise kalıcı olarak
reddedilebileceğini dile getiren Özdamar, “Geçici ret nedenleri arasında grip, nezle gibi ateşli
hastalıklar, diş çekimi gibi tedaviler, sıtma riski taşıyan bölgelere yapılan seyahatler, canlı
virüs içeren aşılar, küçük veya büyük cerrahi müdahaleler, dövme ya da piercing işlemleri yer
alır. HIV, Hepatit B veya C, Sifiliz gibi bulaşıcı hastalık taşıyanlar, kalp hastalığı veya bazı
kanser öyküsüne sahip olanlar, ileri düzey böbrek yetmezliği, kontrolsüz epilepsi veya ciddi
psikiyatrik bozuklukları olan kişiler ise kalıcı olarak kan bağışı yapamazlar” dedi.
Kinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Melda Özdamar, kan bağışının birey ve toplum açısından
bazı faydalarından da bahsetti:
1. Kan bağışının aslında en önemli etkisi, başkalarının hayatını kurtarmaya doğrudan
fayda sağlamaktır. Bireyde psikolojik rahatlama yaratır, bulunduğu toplum ile
arasındaki aidiyet hissi pekişir.
2. Kazalar, ameliyatlar, kanser tedavileri ve doğum gibi acil durumlarda her zaman kana
ihtiyaç vardır. Kan, yapay olarak üretilemediği için ‘hala’ tek kaynak bağışçı
insanlardır.
3. Kan bağışı kampanyaları, dayanışmayı ve yardımlaşma kültürünü güçlendirir.
Toplumda sağlık ve sorumluluk bilinci oluşur.
4. Kan verdikten sonra vücut, kaybedilen kan hücrelerini yenilemek için kemik iliğinde
yeni hücre üretimini hızlandırır. Bu da kan yapım sisteminin dinç kalmasına katkı
sağlar, bireye zararı yoktur.
5. Deprem, savaş veya büyük kazalar gibi kitlesel olaylarda hazır kan stoğuna sahip
olmak herkesin hayatını kurtarır.
6. Düzenli kan bağışı, hastaneler ve kan bankalarının stoklarını korumasını sağlar.
Özellikle nadir kan gruplarının bulunabilirliği için sürekli bağış hayati önemdedir.
7. Düzenli kan bağışı, demir seviyelerinin dengelenmesine yardımcı olur. Fazla demir
vücutta biriktiğinde organlara zarar verebilir, kan bağışı ise bu durumun önüne
geçebilir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.